🦪 Vuk 359 B Yargıtay Kararları
VQYM. Vergi Kaçakçılığı Suçu Nedir? VUK Vergi kaçakçılığı suçu, vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma/ibraz mecburiyeti bulunan defter ve kayıtların, fatura veya diğer belgelerin hukuka aykırı olarak düzenlenmesi, kulanılması, tahrif edilmesi, yok edilmesi; bu evrak ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapılması ile meydana gelen vergi suçlarındandır Vergi Usul Kanunu Uygulamada vergi kaçakçılığı suçları arasında en çok rastlanılan suç tipi sahte fatura düzenleme veya kullanma naylon fatura suçudur. Vergi Usul Kanunu normlarının ihlal edilmesiyle oluşan vergi kaçakçılığı suçunun soruşturma ve kovuşturması Ceza Muhakemesi Kanunu’nun genel hükümleri uygulanarak yapılır. Vergi Kaçakçılığı Suçlarında Şikayet ve Uzlaşma Uzlaşma, suç isnadı altındaki şüpheli/sanık ile suçun mağduru olan kişinin bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşmasıdır. Vergi kaçakçılığı suçları örneğin, sahte fatura kullanma ve düzenleme uzlaşma kapsamında olan suçlardan değildir. Vergi suçları, şikayete tabi suçlar arasında yer almadığından resen soruşturulur, bu suçlara dair herhangi bir şikayet süresi yoktur. Bu suçlarda dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Vergi suçlarında yargılama yapma görevi, asliye ceza mahkemesi tarafından yerine getirilir. Vergi Suçlarında Dava Zamanaşımı Ne Zaman Başlar? Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçtiği halde dava açılmamış veya dava açılmasına rağmen kanuni süre içinde sonuçlandırılmamış ise ceza davasının düşmesi sonucunu doğuran bir ceza hukuku kurumudur. Vergi suçlarında dava zamanaşımı süresi TCK’nın genel zamanaşımı hükümlerine göre belirlenir. TCK’ya göre, bazı vergi suçlarında temel dava zamanaşımı süresi 8 yıl, diğer bazı suçlarda ise 15 yıldır. Vergi suçlarında dava zamanaşımının başlama tarihleri her eyleme göre ayrı ayrı değerlendirilmelidir Buna göre; Hesap ve muhasebe hilesi yapmak suretiyle işlenen vergi suçlarında dava zamanaşımı, kayıtlarda hilenin yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Fiil birden fazla kere işlenmişse, örneğin, her ay düzenli bir şekilde muhasebe hilesi yapılmışsa, en son fiilin işlendiği tarih dava zamanaşımının başlama tarihi olarak kabul edilir. Sahte hesap açılması suretiyle vergi kaçakçılığı suçunda dava zamanaşımı hesabın açıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Çifte defter tutma suretiyle işlenen vergi suçunda, hesap ve işlemlerin yasa dışı defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedildiği tarihte dava zamanaşımı süresi işlemeye başlar. Defter, kayıt ve belgeleri tahrif etmek suretiyle işlenen vergi suçunda, dava zamanaşımı süresi tahrifatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Vergi incelemesi sırasında incelemeye yetkili elemanlara varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretle sabit olan defter ve belgelerin ibraz edilmemesi suretiyle Vergi Usul Kanunu’na muhalefet suçunda dava zamanaşımı süresi, defter ve belgeleri isteme yazısının usule uygun tebliğ edilmesinden sonra verilen sürenin bitmesinden sonraki gün başlar. Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlemek veya kullanmak suretiyle Vergi Usul Kanunu’na muhalefet suçunda dava zamanaşımı süresi belgenin düzenlendiği tarihten itibaren başlar. Saklama/ibraz zorunluluğu bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok etmek suretiyle vergi suçunda dava zamanaşımı süresi, yok etme eyleminin işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Sahte belge düzenleme ve kullanma suretiyle işlenen vergi suçunda dava zamanaşımı süresi sahte belgenin düzenlendiği günden itibaren işlemeye başlar. Örneğin, sahte fatura düzenlenmesi halinde sahte faturanın düzenlendiği gün dava zamanaşımı süresi işlemeye başlar. Vergi Kaçakçılığı Suçu Teşkil Eden Fiiller Nelerdir? Defter, Kayıt ve Belgelerin Tahrif Edilmesi Saklanma/ibraz mecburiyeti bulunan defter ve kayıtların tahrif edilmesi, yazıların silinmesi, kayıtların kazınması suretiyle gerçek matrahın anlaşılmasını güçleştirmeyi amaçlayan fiiller vergi kaçakçılığı suçuna vücut verir. Defter, Kayıt ve Belgeleri Gizleme Noter onay kayıtları veya diğer herhangi bir şekilde varlığı tespit edilen defter, kayıt ve belgelerin, vergi incelemesine yetkili kimselere ibraz edilmemesi defter, kayıt ve belgelerin gizlenmesi suçuna vücut verir. Yanıltıcı Belge Düzenleme veya Kullanma Belgeye konu ticari iş veya işlem gerçekte var olduğu halde, iş veya işlemi belgeye aktarırken nitelik, nicelik ve içeriğinin gerçeğe aykırı yansıtılmasıdır. Örneğin, satılan bir malın cins, fiyat veya miktar yönünden gerçeğe aykırı bir şekilde faturalandırılması. Muhasebe ve Hesap Hileleri Yapma Yasadışı işlemler yapan şirketler bu işlemlerini gizlemek için muhasebe veya hesap hileleri yapabilmektedir. Muhasebe ve hesap hileleri, usulüne uygun bir vergilendirme yapılarak gerçek matrahın ortaya çıkmasını engellemeyi hedeflemektedir. Gerçeğe Aykırı Hesap Açma Gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açmak VUK maddesine göre vergi kaçakçılığı suçu olarak kabul edilmektedir. Örneğin, şirket stoklarında yer alan malları gerçekte var olmayan müşterilere satılmış gibi göstermek. Çift Defter Tutma Çift defter tutma, vergi kanunlarına göre tutulması gereken defter ve kayıtlar dışında, ticari hesap ve işlemlerin kaydedildiği özel defterler tutulması veya belgeler düzenlenmesidir. Örn, veresiye satış yapan ve elden tahsilat yapan bir şirketin tüm alacak, borç ve diğer kayıtların yer aldığı veresiye defteri tutması. Defter, Belge ve Kayıtlarda Sahtecilik Defter, kayıt veya belgeleri yok etme veya defter sayfalarını yok ederek yerine başka yaprak koyma ya da hiç yaprak koymama halinde sahtecilik suretiyle vergi kaçakçılığı suçu oluşabileceği gibi belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleme veya kullanma suretiyle de vergi kaçakçılığı suçu meydana gelir. Örneğin, sahte fatura düzenleme veya kullanma. Sahte Fatura Düzenleme ve Kullanma Suçu Naylon Fatura VUK Faturaya konu iş gerçek bir durumu yansıtmıyor ise “naylon fatura” sahte fatura sayılır. Sahte naylon fatura, 213 Sayılı vuk’un 359. maddesine göre gerçekte herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığı halde düzenlenen fatura olarak tanımlanabilir. Sahte belge veya fatura kullanma suçunun naylon fatura kullanma maddi unsurları açısından Yargıtay ayrıntılı kriterler belirlemiştir Sahte fatura düzenleme ve kullanma suçu, haksız kazanç sağlamak veya az vergi ödemek ya da hiç vergi ödememek suretiyle vergi kaçırmak için işlenen bir fiildir. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde, varmış gibi düzenlenen belge sahte belgedir. Örneğin, satın alınmayan mal veya hizmetin alınmış gibi fatura tanzim edilmesi faaliyeti sahtecilik, düzenlenen fatura da sahte belgedir. Sahte olarak basılmış ya da mükellefin rızası dışında mükelleften elde edilmiş belgeler de sahte belgedir VUK Belgenin asıl ve suretinde yapılan sahtecilik arasında fark olmayıp sahtecilik kısmen veya tamamen yapılabilir. Tamamen sahtecilik, gerçekte olmayan bir vergi olayının varmış gibi belgeye yansıtılmasıdır. Kısmen sahtecilik ise, gerçek ve gerçek olmayan muamele veya durumların aynı belgede yer almasıdır. Örneğin; gerçek emtia satışı için düzenlenen faturada ayrıca yapılmayan emtia satışının da gösterilmesi gibi. Kısmen sahte belgeyle muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belgeyi karıştırmamak gerekir. Yanıltıcı belgede, gerçek muamele veya durum mevcut olmakla birlikte bunların mahiyet ya da miktarında gerçeğe aykırılık bulunmaktadır. Kısmen sahte belgede ise gerçeğin yanında gerçek olmayan muamele ve durum veya yanıltıcı niteliği kabule yol açan mahiyet ve miktar dışında ve bunları aşan gerçeğe aykırılık söz konusudur. Gerçek muamele ve durumun bir başka mükellefin belgesiyle veya sahte belgeyle belgelendirilmesi durumunda, bu belgeleri kullanan mükellef failin sahteliği bildiği kabul edilmelidir. Zira belge aldığı kişiyle alım satım ilişkisinde bulunmayan ve bunu bilen mükellef, failin alıp kullandığı belgenin sahte olduğunu bilmediği düşünülemeyecektir. Sahte fatura düzenleme veya kullanma suçu, mükellefin özel yönetmeliğine uygun olarak bastırdığı belgeler vasıta kılınarak işlenebileceği gibi, sahte basılmış belgelerle de işlenebilir.YCGK-2014/366K. Maddeyle haksız kazanç sağlamak ve/veya vergi kaçırmak az vergi ödemek - hiç vergi ödememek için işlenen fiillerden birisinin de sahte belge düzenlemek veya kullanmak olduğu açıkça belirtilmiştir. Vergi kayıp ve kaçağına sebebiyet vermesindeki oranın yüksekliğini dikkate alan kanun koyucu, sahte belge düzenlemek veya bu belgeleri kullanmak eylemleri için Vergi Usul Kanunu’nda özel düzenleme getirme ihtiyacı duymuştur. Vergi belgelerindeki sahteciliğin amacı; düzenleyen için komisyon almak suretiyle haksız kazanç sağlamak veya vergi doğuran faaliyetini vergi dairesi bilgisi dışında tutarak vergi ödememek; kullanan için ise gideri fazla gösterip matrahı düşürmek, dolayısıyla vergiyi az ödemek veya hiç ödememek ya da hakkı olmayan vergi iadesi veya indiriminden yararlanmaktır. Bu bağlamda, gerçeğe aykırılık olgusu olarak sahtecilik amaç değil, araçtır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde sahte belgenin tanımı yapılmıştır. Buna göre; gerçek bir muamele veya durum olmadığı hâlde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir. Örneğin, satın alınmayan mal veya hizmetin alınmış gibi fatura düzenlenmesi faaliyeti sahtecilik, düzenlenen fatura da sahte belgedir. Madde metninde sahte belge tanımı yapılırken özellikle belge içeriğinin gerçeğe aykırı düzenlenmesinden bahsedilmektedir. Sahte olarak basılmış ya da mükellefin rızası dışında mükelleften elde edilmiş belgeler de sahte belgedir, ancak bu şekilde maddi olarak yapılan sahteciliklerde dahi sahte fatura düzenleme ve kullanma suçlarının özelliği nedeniyle belgenin, gerçek bir muamele veya durum olmadığı hâlde bunlar varmış gibi düzenlenmesi gerekmektedir YCGK-K2019/567. Sahte Fatura Kullanma ve Düzenleme Suçunda Yargılama Sahte fatura düzenleme veya kullanma suçunun oluşabilmesi için tanzim edilen sahte faturaların kanunda öngörülen zorunlu bilgileri içermesi gerekir. Yani, bir evrakın fatura sayılabilmesi için zorunlu olan bilgiler yoksa, o evrak sahte fatura düzenleme veya kullanma suçuna vücut vermez. Bu nedenle, hukuka aykırı bir şekilde düzenlenenn faturaların aslı veya onaylı örnekleri mutlaka yargılama dosyasına getirtilerek incelenmelidir. Sahte fatura düzenleme veya kullanma suçu, failin çoğunlukla bir veya birden fazla kişiyle ilişkiye girmesine neden olur. Soruşturma veya kovuşturma sürecinde fail dışında faturaları kullananlar tespit edilmeli, faturaları failden alıp almadıkları veya ne şekilde aldıkları konusunda ifadelerine başvurulmalıdır. Sanığın inkarı halinde mutlaka faturalardaki imza ve yazıların sanığa ait olup olmadığı hususunda imza incelemesi yaptırılmalıdır. Etkin Pişmanlık Ceza İndirimi VUK 359. maddede yazılı fiillerle verginin ziyaa uğratıldığının tespit edilmesine bağlı olarak tarh edilen verginin, gecikme faizi ve gecikme zammının tamamı ile kesilen cezaların yarısı ve buna isabet eden gecikme zammının; soruşturma evresinde ödenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında, kovuşturma evresinde hüküm verilinceye kadar ödenmesi halinde ise verilecek ceza üçte bir oranında indirilir. Tarh edilen vergi ve vergi aslına bağlı olarak kesilen cezanın bulunmadığı durumlarda verilecek ceza yarı oranında indirilir. Yukarıdaki belirtilen ceza indiriminden faydalanabilmek için vergi mahkemesinde dava açılmaması, açılmışsa feragat edilmesi, kanun yollarına başvurulmaması veya başvurulmuşsa vazgeçilmesi şarttır VUK Zincirleme Suç Hükümleri Vergi Usul Kanunu VUK 359. maddede düzenlenen sahte fatura düzenleme ve kullanma suçu ile maddede yer alan diğer suçların birden fazla takvim yılı veya vergilendirme dönemi içinde aynı suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmesi halinde, Türk Ceza Kanununun 43 üncü maddesi uygulanır. Örneğin, 2020, 2021 ve 2022 yıllarında ayrı ayrı her yıl sahte fatura düzenleme veya kullanma suçları işleyen sanık, her yıl için ayrı bir şekilde cezalandırılmayacak, tek suç işlemiş gibi cezalandırılarak belirlenen cezası zincirleme suç hükümleri gereği 1/4’ten 3/4’e kadar arttırılacaktır. Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge Kullanma Suçu VUK Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun içeriği itibariyle yanıltıcı belge kullanma suçunun maddi unsuru ile ilgili değerlendirmesi şu şekildedir Vergiyi doğuran faaliyetin mahiyeti değiştirilerek veya miktarı gerçeğin altında ya da üzerinde gösterilerek bir kısım gelirlerin gizlenmesi veya giderlerin fazla gösterilmesi suretiyle matrahın düşürülmesi, dolayısıyla az vergi vermeyi hedefleyen mükellefler tarafından sıkça işlenen fiillerden birisi muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenlemek ve kullanmaktır. Muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge, 213 Sayılı Kanunun 359. maddesinde; “Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir” şeklinde tanımlanmıştır. Gerçek bir muamelenin miktar itibarıyla gerçeğe aykırı şekilde belgeye yansıtılması, belge konusunun adet, miktar, fiyat veya tutar yönlerinden eksik veya fazla gösterilmesidir. Örneğin; elli adet satılan gömleğin otuz adet, 100 Liradan satılan bir malın 20 Liradan satılmış olarak gösterilmesi gibi,Gerçek bir muamelenin mahiyet itibarıyla gerçeğe aykırı bir şekilde belgeye yansıtılması ise satılan mal veya sunulan hizmetin cinsinin ve muamele tarihinin farklı gösterilmesidir. Örneğin; deri ceket satıldığı halde faturada kumaş ceket satılmış gibi veya mal, yeni mali yılda satıldığı halde kapanan mali yıl içinde satılmış olarak gösterilmesi gibi. İçeriği itibarıyla yanıltıcı belge, Vergi Usul Kanununa uygun biçimde mükellef sıfatını almış kişi tarafından düzenlenmesi gerekir. Belgenin gerçek bir muamele veya duruma dayanma zorunluluğu bunu gerektirmektedir. Ancak adına fatura düzenlenen kişinin mükellef olması şart değildir. Muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı olan belge, vergi kanunlarına göre tutulması gereken ya da düzenlenen, saklanma ve ibraz mecburiyeti olan belgelerden olmalıdır. Bu belgelerin neler olduğu 213 Sayılı Vergi Usul Kanunun İkinci Kitabının “Vesikalar” başlıklı Üçüncü kısmında gösterilmiştir. Buna göre, söz konusu belgeler şunlardır Fatura, sevk irsaliyesi, perakende satış vesikaları perakende satış fişleri, makineli kasaların kayıt ruloları, giriş ve yolcu taşıma bilet, gider pusulası, müstahsil makbuzu, serbest meslek makbuzu, ücret bordrosu, taşıma irsaliyesi, yolcu listesi, günlük müşteri listesi. Ayrıca Maliye Bakanlığının 213 Sayılı Kanunun Mükerrer 257. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak düzenleme zorunluluğu getirdiği belgeler de suçun konusu olabilir K.. Sahte Belge Evrak ile Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge Kullanma ve Düzenleme Arasındaki Fark Ceza hukukunda evrakta sahtecilik suçları genel olarak özel belgede sahtecilik TCK md. 207 ve resmi belgede sahtecilik suçu TCK olmak üzere iki çeşittir. Vergi suçları arasında VUK yer alan sahte belge düzenleme ve kullanma suçu, TCK’daki genel evrakta sahtecilik suçlarının özel kanunda düzenlenmiş biçimidir. Vergi Usul Kanunu VUK özel bir kanun niteliğinde olduğundan, belgede sahtecilik teşkil eden vergi suç ve cezaları açısından TCK hükümleri değil, VUK hükümleri uygulanır. Sahte belge düzenleme veya kullanma suçu, gerçek bir işlem veya durum mevcut olmadığı halde bunlar varmış gibi sahte belge düzenlenmesi veya kullanılmasıyla oluşan bir vergi suçudur. Uygulamada çoğu zaman vergi suçlarının genel mahkemelerde yapılan yargılamalarında “muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme veya kullanma suçu” VUK ile “sahte belge düzenleme veya kullanma suçu” VUK hükümleri birbirine karıştırılmaktadır. İki suç arasındaki temel fark şudur Gerçek bir işlem veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgelere sahte belge ; gerçek bir işlem veya duruma dayanmakla birlikte bu işlem veya durumu nitelik veya miktar itibarıyla gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belgelere de muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge denilmektedir. Vergi Kaçakçılığı Suçlarında Mütalaa Şartı VUK Yargıtay’a göre, vergi idaresinin mütalaası alınmadan başlayan ceza davaları hakkında “durma kararı” verilerek vergi idaresinin mütalaa vermesi beklenmelidir. Vergi idaresinin bu şekilde vereceği mütalaalar ceza yargılamasında diğer deliller gibi takdiri delil mahiyetindedir. Ceza hukukunda “mütalaa” kimi suçlardan dolayı kovuşturma yapılabilmesi için o suçtan dolayı hak ve menfaatleri ihlal edilen kurumun suç hakkında verdiği yazılı görüştür. Bu anlamda vergi ceza hukukunda vergi idaresinin mütalaası, Yargıtay’ın da kararlarında istikrarlı bir biçimde benimsediği üzere, “kovuşturma/yargılama şartı” olarak kabul edilmektedir. Vergi kaçakçılığı suçlarında söz konusu olan mütalaa şartı, 213 Sayılı Kanunun 367. maddesinde düzenlenmiştir. Bir vergi incelemesi esnasında, anılan kanunun 359. maddesinde yazılı kaçakçılık suçunun tespiti halinde, vergi müfettişleri ve vergi müfettiş yardımcıları ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla doğrudan doğruya; vergi incelemesine yetkili olan diğer memurlar ise ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla vergi dairesi başkanlığı veya defterdarlık aracılığıyla durumu yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmekle mükelleftir. Cumhuriyet Başsavcılığının, vergi kaçakçılığı suçunun işlendiğini başka bir yoldan öğrenmesi de imkan dahilindedir. Bu durumda Cumhuriyet savcısı, bir an önce ilgili vergi dairesine durumu bildirerek inceleme yapılmasını talep edecek, böylece kamu davasının açılması için bu inceleme sonucunun Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmesi beklenecektir. Vergi Suçları İncelemesi Nasıl Yapılır? Raporlar Nasıl Yazılır? Vergi suçları incelemesi, vergi kaçakçılığı veya sahte fatura düzenleme ve kullanma şeklindeki vergi suçlarının ispatı açısından önemli bir araç olarak kullanılmaktadır. Vergi suçlarının ortaya çıkarılmasına dönük vergi incelemesi müfettişler tarafından yapılmaktadır. Vergi incelemesi, vergi dairesinde veya işyerinin müsait olması şartıyla işyerinde yapılabilir VUK Özellikle, vergi mükellefi incelemenin işyerinde yapılmasını istiyorsa, talebini ilgili Grup Başkanlığı’na bildirmelidir. İncelemeyi yapan vergi müfettişi, genellikle defterlerin ibrazı için mükellefe yazı tebliğ eder. Gerekli gördüğünde gelir ve giderlere ait fatura, senet, bordro, makbuz vb. her türlü belgenin genellikle 15 gün içinde ibraz edilmek üzere mükellefe süre verir. Mükellefler, inceleme memurlarının çalışması için uygun ortamı sağlamak ve inceleme kapsamındaki taleplerini yerine getirmek zorundadır VUK Vergi müfettişi, hakkında inceleme yapılan mükellefle işlem yapan tüm gerçek ve tüzel kişilerden bilgi ve belge isteyebilir. Gerekirse ilgili kişilerin ifadesine başvurabilir VUK Vergi müfettişi, vergi suçlarının ortaya çıkarılması amacıyla pos cihazı kullanılarak kredi kartıyla yapılan çekimleri kart sahibine ulaşarak araştırır. Kart sahiplerinin bu çekimleri hangi amaçla yaptığına dair tek tek ifade alır. Vergi müfettişi, BA-BS/BS-BA formlarını karşılaştırır, alım/satım ilişki ağının hukuka uygun olup olmadığını denetler. Mükellefin belge basım işlemlerini yapan kurumlar dahi incelenebilir. Şirket ortak veya müdürlerinin, diğer şirketlerdeki ortaklıkları ve müdürlükleri tek tek incelenir. Vergi incelemesi yapılacak şirketin tasfiye edilmiş olması, yani kapatılmış olması inceleme yapılmasına engel değildir. Kapatılan şirketlerin yetkili temsilcisinin ikamet adresine defter/belge/bilgi isteme yazısı tebliğ edilir. Bu yazı tebliğ edilemezse, inceleme, tarh dosyası, GİB İntranet ve diğer harici veriler kullanılarak yapılır. Vergi suçları nedeniyle ceza davası açılabilmesi için vergi idaresi tarafından “vergi tekniği raporu” ve “vergi suçu raporu” olmak üzere iki tür rapor tanzim edilir Vergi Tekniği Raporu Vergi tekniği raporu, mükellefin yaptığı iş ve işlemleri, girdiği ticari ilişkileri, incelenen defter ve belgelerden edinilen bilgileri teknik açıdan analiz ederek usulsüzlük olup olmadığını tespit eden bir rapordur. Vergi Suçu Raporu Vergi suçu raporu, vergi incelemesi neticesinde düzenlenen vergi tekniği raporu değerlendirilerek hazırlanır. Vergi suçu raporu, mükellefin usulsüz işlemlerinin suç oluşturup oluşturmadığı, suç oluşturuyorsa suçun unsurlarının neler olduğu ve ne şekilde oluştuğu konusunda hukuki bir değerlendirme içeren bir rapordur. İşlenen suç, vergi suçu raporuyla açıklığa kavuşturulduğunda savcılığa suç duyurusu süreci başlatılır. Vergi idaresi tarafından usulüne uygun bir şekilde hazırlanmış “vergi tekniği raporu” ile “vergi suçu raporu” olmadan mükellef hakkında vergi suçu nedeniyle ceza davası açılamaz. Vergi Kaçakçılığı, Sahte Fatura Düzenleme/Kullanma Suçunun Cezası Aşağıdaki şekillerde işlenen vergi kaçakçılığı suçlarının cezası 18 aydan 5 yıla kadar hapis cezasıdır VUK ve 2 Hesap ve muhasebe hilesi yapma suretiyle, Yasal olmayan defter çift defter tutma ve belgelere kayıt suretiyle, Gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına sahte hesap açma suretiyle, Defter, belge ve kayıtları tahrif etme veya tahrif edilen belgeyi kullanma suretiyle, Usulüne uygun istendiği halde vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi defterlerin gizlenmesi suretiyle, Muhteviyatı itibarı ile yanıltıcı belge düzenleme ve kullanma suretiyle. Aşağıdaki şekillerde işlenen vergi kaçakçılığı suçlarının cezası 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasıdır VUK Defter ve belgeleri yok etme suretiyle, Defter sayfalarını değiştirme veya yok etme suretiyle, Sahte belge fatura vb. düzenleme ve kullanma suretiyle. Aşağıdaki şekillerde işlenen sahte belge basma veya bilerek kullanma şeklindeki vergi suçlarının cezası 2 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasıdır VUK Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, böyle bir anlaşması olmadığı halde basmak suretiyle işlenen vergi kaçakçılığı suçu, Yetkisiz kişilerin bastığı ve Vergi Usul Kanunu uygulamasına esas olan bu belgeleri bilerek kullanmak şeklindeki vergi kaçakçılığı suçu. Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Vergi kaçakçılığı suçlarının ceza miktarı nedeniyle hükmedilen hapis cezası, adli para cezasına çevrilemez. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması davanın düşmesine neden olan bir ceza muhakemesi kurumudur. Vergi kaçakçılığı suçu nedeniyle verilen hapis cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hagb kararı verilmesi mümkündür. Erteleme, mahkeme tarafından belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. Vergi kaçakçılığı suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezasının ertelenmesi de mümkündür. Vergi Kaçakçılığı, Sahte Fatura Düzenleme ve Kullanma Yargıtay Kararları Sahte Fatura Düzenleme Suçunda Faturaların İncelenmesi ve Bilirkişi İncelemesi Sanığın sahte fatura düzenlenmesi konusunda bilgisinin bulunmadığını savunması nedeniyle, suçların unsurlarının ve maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti için; 1- Sahte fatura düzenleme suçunda, suçun maddi konusunun fatura olması; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 230. maddesinde, faturalarda bulunması zorunlu olan bilgilerin neler olduğunun belirtilmesi, aynı Kanunun 227. maddesinin 3. fıkrasında Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır’’ hükmünün yer alması; suç konusu faturaların dosya içinde bulunmadığının ve getirtilip duruşmada incelenmediğinin anlaşılması karşısında; sanığın 2006,2007, 2008 ve 2009 takvim yıllarında düzenlendiği iddia olunan faturalardan kanaat oluşturacak sayıdaki asıllarının veya onaylı örneklerinin getirtilerek incelenmesi ve 213 sayılı Kanunun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içerip içermediğinin tespit edilmesi, 2- Faturaların zorunlu bilgileri içerdiğinin tespit edilmesi durumunda; a Faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi için; aa Faturayı düzenleyen şirkete ait mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyelerinin, teslim ve tesellüm belgelerinin, bedelinin ödendiğine ilişkin ticari teamüle uygun ve kanıtlama yeterliliği olan banka hesaplarının ve kasa mevcuduyla uyumlu geçerli belgelerin; faturaları kullananlara ait yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığına ilişkin belgelerin getirtilmesi, bb Daha sonra, faturaları düzenleyen şirket ile kullanan şirket ve kişilerin ticari defterleri ve belgeleri üzerinde karşılıklı bilirkişi incelemesi yaptırılması, Sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hükümler kurulması, bozma nedenidir Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar 2018/5286. Sahte Fatura Düzenleme Suçunda Araştırma Sanıkların, söz konusu şirketle bir ilgilerinin bulunmadığını, suç konusu faturaları kendilerinin düzenlemediklerini, sahte fatura düzenlenmesi konusunda bilgilerinin bulunmadığını savunmaları nedeniyle, suçların unsurlarının ve maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti için; 1- 2009, 2010 ve 2011 takvim yıllarına ait sahte olarak düzenlendiği iddia olunan faturaların asıllarının, bu faturaları kullanan mükelleflerden veya bu mükelleflerin ve sanıkların bağlı bulunduğu vergi dairesinden sorulmak suretiyle, getirtilip dosya içine konulması, 2- Her takvim yılına ait faturaların ve şirketin kuruluş aşamasında sanıklar tarafından imzalanmış belgelerin sanıklara gösterilerek yazı ve imzaların kendilerine ait olup olmadığının sorulması, yazı ve imzaların kendilerine ait olmadığını söyledikleri takdirde; yazı ve imza örnekleri temin edilerek, faturalardaki yazı ve imzaların sanıklara ait olup olmadığı konusunda uzman bir kurum veya kuruluştan rapor alınması, 3- Faturaları kullandığı belirlenen mükellefler hakkında karşıt inceleme raporu düzenlenip düzenlenmediğinin ilgili vergi dairesinden sorularak, düzenlenmiş ise onaylı örneklerinin getirtilmesi, 4- Faturaları kullanan şirket yetkilileri veya kişilerin, CMK’nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi; kendilerinden, sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kimden aldıklarının, sanıkları tanıyıp tanımadıklarının ve faturaların alınması konusunda sanıkların bir iştirakinin bulunup bulunmadığının sorulması, 5- 16/04/2009 tarihli yoklamada beyanları alınan ve mükellef şirketin çalışanları olduklarını beyan eden … ve… isimli kişilerin tanık olarak dinlenmesi; kendilerinden sanıkları tanıyıp tanımadıklarının, çalıştıkları sürede iş yerinin faal olup olmadığının ve şirketin işleri ile kimin ilgilendiğinin sorulması, Sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanıkların hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir Yargıtay 11. Ceza Dairesi- Karar2019/2853. Sahte Fatura Naylon Fatura Düzenleme Suçu Nasıl İspat Edilir? Defter ve belgelerini yasal süresi içerisinde vergi incelemesi için ibraz etmediği ve 2005, 2006 ve 2007 takvim yıllarında sahte fatura düzenlediği iddia edilerek sanık hakkında açılan kamu davasında; sanığın sahte olduğu iddia edilen faturaların bastırıldığı firma Önder Ofset … ile hiç bir zaman çalışmadığını, kendisi adına sahte fatura düzenlenerek kullanıldığını, sanık müdafiinin ise suça konu faturalar ile bunların basılmasına dayanak teşkil eden bilgi formlarındaki kaşe izlerinin ve imzaların sanığa ait olmadığını savunmuş olmaları, mahkemece hükme esas alınan vergi mahkemesine sunulmak üzere hazırlanan tarihli bilirkişi raporunun onaysız fotokopiden ibaret olması ve söz konusu rapordaki tespitlerin yeterli olmadığının anlaşılması karşısında gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak bir şekilde tespiti açısından; öncelikle vergi dairesinden sanığın 2005,, 2006 ve 2007 takvim yıllarında düzenlediği iddia olunan faturaları kullanan şirketlerden asıllarının istenerek dosyaya intikalinin sağlanması, sanığın tatbike medar yazı, rakam ve imza örneklerini içerir belge asılları bulundukları yerlerden getirtilerek, suça konu faturalar ve iki adet bilgi formundaki rakam, yazı ve imzaların sanığa aidiyeti yönünden usulünce bilirkişi incelemesi yaptırılması, düzenlenen sahte faturaları kullanan şirket yetkilileri dinlenerek sahte faturaları kimden ve hangi ticari ilişkiye dayanarak ve sanıktan alıp almadıklarının gerektiğinde sanıkla da yüzleştirme yapılarak sorulmasından sonra sonucuna göre hukuki durumun değerlendirilmesi yerine eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır Yargıtay 21. Ceza Dairesi - Karar 2017/1584. Sanığın yetkilisi olduğu kabul edilen şirketin 2006 takvim yılında sahte fatura düzenlediğinin kabul edildiği olayda; dosyada bulunan üç bilirkişi raporundan ikisinde şirketin faal olduğunun, işçi çalıştırdığının ve verilmediği iddia edilen beyannamelerin sonradan verildiğinin tespitinin yapıldığı görülmekle, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak derecede belirlenmesi amacıyla; sahte olduğu iddia olunan faturaları kullanan şirketlerin bazıları hakkında karşıt inceleme yapıldığı görülmekle, sahte fatura kullanan ilgili şirketlerin vergi tekniği ve ek raporları getirtilerek, şirket yetkilileri hakkında dava açılmış olup olmadığının ilgili vergi dairesinden araştırılması, açıldığının tespiti halinde mümkünse birleştirilmesi mümkün olmadığı takdirde dava dosyaları getirtilip incelenerek bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dava dosyasına intikal ettirilmesi, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi yönünden mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim ve tesellüm belgeleri, bedelinin ödendiğine dair ticari teamüle uygun, kanıtlama yeterliliği olan banka hesapları ve kasa mevcuduyla uyumlu geçerli belgeler, faturaları kullananların yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığı da dikkate alınarak faturaları kullanan şirketler ile sanığın ticari defter ve belgeleri üzerinde gerekli görülmesi halinde bu eksiklikler giderildikten sonra üç kişilik bilirkişi heyetine incelemesi yaptırılması; sahte fatura düzenleme suçunda suçun maddi konusunun fatura olması, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki Bu Kanun’a göre kullanılan veya bu Kanun’un Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır’’ şeklindeki düzenlemeye göre de faturaların Vergi Usul Kanunu’nun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerekmesi, dosya içine faturaların konulmadığı görülmekle; suça konu faturaların onaylı suretleri getirtilip incelenerek, kanunda öngörülen şekil şartlarını taşıyıp taşımadığının tespit edilmesi, tüm bu araştırmaların sonucuna göre sanığın vergi kaçakçılığı suçlarını işleyip işlemediğinin belirlenmesi gerekir Yargıtay 19. CD. - Karar 2015/7728. Sanığın karo, briket, fayans imalatı faaliyetleri ile iştigal etmek üzere kurulan şirkette yetkili müdür olduğu dönemde sahte olarak düzenlediği iddia olunan faturaların gerçek alım satıma dair olduğuna dair savunması ve VDENR- … sayılı vergi tekniği raporunda sanığın yetkili olduğu tarihler içerisinde … Demir Kömür Petrol Ürünleri Tic. Ltd. Şti’ne mal satımına dair 35 adet faturanın düzenlediğinin bildirilmiş olması karşısında; sahte fatura düzenleme eyleminin sanık tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin belirlenmesi amacıyla, bahsedilen faturalar ile sanığın şirkette yetkili olduğu dönemde düzenlenen başkaca fatura asıllarının bulunduğu yerlerden yine bu dönemlere ait beyannamelerin temini ile üzerinde imza incelemesi yaptırılıp, faturaları kullananlar hakkında düzenlenen vergi suçu raporları ve eklerinin onaylı örneklerinin istenmesi, sahte fatura kullanmak suçu yönünden açılmış dava bulunup bulunmadığı araştırılarak bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dosyaya intikali, suça konu faturaları hangi tarihte, kimden ve hangi ilişkiye dayanılarak aldıkları hususunda ilgili kişi ve şirket yöneticilerinin dinlenmesi, ödeme belgeleri araştırılarak temini halinde şirketlerin defter ve belgeleri üzerinde karşılaştırılmalı inceleme yaptırılması suretiyle toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirilerek sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hukuka aykırı olup kararın bozulması gerekir Yargıtay - Karar 2016/5093. Vergi Kaçakçılığı Suçlarında Vergi İncelemesi Nasıl Yapılır? CMK’nın 116 vd. maddelerinde “arama ve elkoyma” işlemine dair usul ve esaslar düzenlenmiş ise de 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesindeki suçlar yönünden anılan Kanun’un 142 vd. maddelerinde aramanın usul ve şartları ayrıca hükme bağlanmıştır. Buna göre vergi kaçırıldığına delalet eden emarelerin bulunması halinde, vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar, arama yapılmasını gerekli kılan bir yazıyla sulh ceza hâkiminden talepte bulunacak, arama kararının verilmesi halinde de, arama işlemi genel kolluk görevlileri tarafından değil, vergi inceleme elemanlarınca gerçekleştirilecektir. VUK’nın 147. maddesinde, “bu bölümde açıkça yazılı olmayan hallerde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun arama ile ilgili bulunan hükümlerinin uygulanacağı”nın belirtilmesinden maksat, bu Kanun’un aramaya dair 142-146. maddelerinde açıkça düzenlenen konularda bu hükümlerin, açıkça düzenlenmeyen konularda ise hükümlerinin uygulanmasının sağlanmasıdır. Genel hükümlere tabi bir suç ihbarı üzerine, delil elde edilmesi amacıyla uyarınca yapılan arama işlemi sonucunda, vergi suçunun da işlendiğini gösteren delillerin bulunması veya VUK’nın 147. maddesi hükmü karşısında, vergi suçuna dair olmasına rağmen gecikmesinde sakınca bulunan hâllerin varlığı halinde, hükümlerine göre arama işlemi yapılabilir ve bu şartlarda yapılan arama sonucunda elde edilen deliller hukuka uygun kabul edilebilir ise de, VUK’nın 359. maddesi kapsamındaki bir suç soruşturmasında arama kararı ve aramanın gerçekleştirilmesi işleminin hükümlerine göre yapılması gerekir. Aksi halde elde edilecek delil hukuka aykırı olacağından, hükme esas alınamayacaktır Yargıtay 19 CD Karar 2016/261. Vergi Suçlarında Defterlerin İnceleme Yeri Dosyada mevcut vergi suçu ve vergi inceleme raporlarında sanığın yetkilisi olduğu şirketin faaliyetine devam ettiğinin belirtilmesi, defter ve belgelerin ibrazı için çıkartılan yazının işyeri adresinde çalışanına tebliğ edilmiş olması sebebiyle faaliyetini sürdürdüğü anlaşılan sanığa 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 139/2. maddesinde öngörülen istisnalardan birinin varlığı önceden belirlenmeden yapılan tebligatın hukuki geçerliliği bulunmadığı cihetle, yüklenen suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır Yargıtay 19. CD - Karar 2015/8676. Vergi Suçlarında Defter ve Belgelerin İbraz edilmemesi Gizlenmesi 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359/a-2. maddesinde öngörülen defter ve belgeleri ibraz etmemek suçunun oluşabilmesi için varlığı noter tasdiki, belge basım-teslim formu gibi belgelerle sabit olan yasal defter ve belgelerin incelenmek üzere ibrazının istenmesi gerektiği, ancak dosyada bulunan vergi suçu raporunda defter ve belgelerin bulunduğu konusunda açıklık bulunmadığının anlaşılması karşısında, katılan idareden, ibrazı istenen defter ve belgelerin varlığını kanıtlayan belgelerin bulunup bulunmadığı sorularak, varsa denetime olanak verecek biçimde dosyaya intikali sağlandıktan sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekir Yargıtay 19. CD - Karar 2015/7756. Vergi Suçlarında “Vergi Suçu Raporu” ve Defter İbraz Etmemenin Sonuçları Her ne kadar işyerinin faaliyetini sürdürdüğü ve bu nedenle incelemenin işyerinde yapılması gerektiği gerekçesiyle sanık hakkında beraat kararı verilmiş ise de; vergi suçu raporunda mükellefin tarihinde resen terkin ettirildiğinin belirtilmesi, isteme yazısının günü ikamet adresinde yapılmış olması ve sanığın da bu hususu doğrular nitelikte savunma yaptığının anlaşılması karşısında; defter ve belgeleri ibraz etmemek suçunun, varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit ve saklama mecburiyeti bulunan defter ve belgelerin vergi incelemesine yetkili olan kimselere ibraz edilmemesi ile oluşacağı, 213 sayılı Kanun’un 253. maddesi uyarınca defter ve belgelerin ait olduğu yılı takip eden takvim yılından başlamak üzere 5 yıl saklama ve tekrar istendiğinde ibraz edilme zorunluluğunun bulunduğu, bunları saklama sorumluluğunun ise mükellef şirketin yetkilisi olan sanığa ait olduğu, somut olayda da; 2005 takvim yıllarına ait varlığı matbaa basım formları ile sabit olan belgelerin yazı ile istenildiği halde, geçerli bir mazeret ileri sürmeksizin yasal süresinde ibraz edilmediğinin anlaşılması karşısında; savunmanın, 213 sayılı VUK’nın 13. maddesinde belirtilen mücbir sebeplere veya kastı kaldıran diğer nedenlerden birine dayanmaması nedeniyle saklama ve ibraz etme zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağı sanığın vergi kaçakçılığı suçundan defter ibraz etmeme, gizleme mahkumiyetine karar verilmelidir Yargıtay 19. CD - Karar 2015/7780. Vergi Suçlarında Hukuka Aykırı Yöntemle Delil Elde Edilmesi Genel hükümlere tabi bir suç ihbarı üzerine, delil elde edilmesi amacıyla uyarınca yapılan arama işlemi sonucunda, vergi suçunun da işlendiğini gösteren delillerin bulunması veya VUK’nın 147. maddesi hükmü karşısında, vergi suçuna ilişkin olmasına rağmen gecikmesinde sakınca bulunan hâllerin varlığı halinde, hükümlerine göre arama işlemi yapılabilir ve bu şartlarda yapılan arama sonucunda elde edilen deliller hukuka uygun kabul edilebilir ise de VUK’nın 359. maddesi kapsamındaki bir suç soruşturmasında arama kararı ve aramanın gerçekleştirilmesi işleminin hükümlerine göre yapılması gerekir. Aksi halde elde edilecek delil hukuka aykırı olacağından, hükme esas alınamayacaktır. Bu itibarla delillerin hukuka uygun elde edilip edilmediği ve aramanın yukarıda belirtilen mevzuat çerçevesinde yapılıp yapılmadığının belirlenmesi yönünden, sanık hakkında hangi suç nedeniyle soruşturmaya başlandığının, en başından beri vergi suçundan soruşturma yapılıp yapılmadığının tespiti ve arama kararı ile bu kararın icrasına ilişkin arama ve el koyma tutanaklarının aslı veya onaylı örneklerinin getirilmesi ve 213 sayılı nın 227/3, 230. maddelerinde öngörüldüğü üzere anılan suçun oluşabilmesi için vergi tekniği raporunda dökümü yapılan ve sahte olarak düzenlendiği iddia edilen faturaların yasada öngörülen zorunlu bilgileri içermesi gerektiğinden, 2007 takvim yılında düzenlenen faturalardan kanaat oluşturacak sayıda onaylı suret yada asılları getirtilerek incelenmesi ve sanığın şirkette resmi bir sıfatının bulunmaması karşısında suça konu faturaları kendisinin düzenleyip düzenlemediğinin sorularak inkarı halinde yazı imza incelemesi yaptırılması, karar gerekçesinde de değinildiği üzere Mahkeme’nin başka dosyalarında sanığın ismini zikreden ve kendisinden fatura aldığını beyan eden fatura kullanıcıları mükelleflerden kanaat oluşturacak sayıda tanığın dinlenmesi, gerektiğinde sanık ile yüzleştirilmeleri, vergi denetmenine suça konu şirketin sahte fatura ticareti yaptığını beyan eden muhasebeciler Rıfat Battal ve İsmail Karan ile incelemeye konu Seraca…LTD’’ şirketinin asıl ortaklarının tanık beyanlarının alınmasından sonra hukuki durumun takdiri gerekirken eksik kovuşturma ile yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır Yargıtay 19. CD - Karar 2015/7752. İşyerinde Genel Hükümlere Göre Yapılan Arama ile Elde Edilen Deliller Hukuka Aykırıdır 213 Sayılı Kanun’un 142. maddesi uyarınca “İhbar veya yapılan incelemeler dolayısıyla, bir mükellefin vergi kaçırdığına delalet eden emareler bulunursa, bu mükellef veya kaçakçılıkla ilgisi görülen diğer şahıslar nezdinde ve bunların üzerinde arama yapılabilir. Aramanın yapılabilmesi için a-Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların buna lüzum göstermesi ve gerekçeli bir yazı ile arama kararı vermeye yetkili sulh yargıcından bunu istemesi, b- Sulh yargıcının istenilen yerlerde arama yapılmasına karar vermesi, şarttır.” Buna göre, vergi kaçırıldığına delalet eden emarelerin bulunması halinde, vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar, arama yapılmasını gerekli kılan bir yazıyla sulh ceza hâkiminden talepte bulunacak, arama kararının verilmesi halinde de, arama işlemi genel kolluk görevlileri tarafından değil, vergi inceleme elemanları tarafından gerçekleştirilecektir. VUK 147. maddesine göre genel kolluk, talep üzerine sadece gerekli güvenlik önlemlerinin alınmasını sağlamakla yükümlüdür. VUK’nun 147. maddesinde, “bu bölümde açıkça yazılı olmayan hallerde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun arama ile ilgili bulunan hükümlerinin uygulanacağı”nın belirtilmesinden maksat, bu Kanun’un aramaya dair 142-146. maddelerinde açıkça düzenlenen konularda bu hükümlerin, açıkça düzenlenmeyen konularda ise hükümlerinin uygulanmasının sağlanmasıdır. Ceza muhakemesinde, arama olağan bir koruma tedbiri iken, Vergi Hukuku’nda istisnai, olağandışı bir denetim yoludur. Niteliği itibariyle adli arama olmasına rağmen, bu aramanın genel suç kolluğu tarafından değil, vergi inceleme elemanlarınca yapılabilmesi vergi suçlarına dair olarak yapılacak aramanın özelliğidir. Bir koruma tedbiri olarak vergi araması, vergi incelemesi denetim yolunun ön basamağıdır. Amaç, vergi kaçırıldığını ortaya çıkaracak ve destekleyecek belge ve kayıtların bulunmasıdır. Ceza usul hukukunda, re’sen araştırma ilkesi ve vicdani delil sistemi geçerli olup, amaç maddi gerçeğe ulaşmaktır. Maddi gerçek, hukuka uygun elde edilen her türlü delille ispatlanabilir. Anayasa’ya göre, kanuna aykırı olarak elde edilen bulgular delil olarak kullanılamaz uyarınca, yüklenen suç, ancak hukuka uygun şekilde elde edilmiş olan delillerle ispat edilebilir m. 217/2. Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse, reddolunur Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması, hukuka kesin aykırılık sebebidir m. 289. Açıklanan pozitif hukuk normları ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun tarih ve 2005/144 Esas, 2005/150 Karar sayılı, tarih ve 2009/7-160 Esas, 2009/264 Karar sayılı kararları ile aynı yöndeki Özel Daire Kararları karşısında; hukuka aykırı biçimde elde edilen deliller, Türk Ceza Yargılaması Hukuku sisteminde dikkate alınamaz. Bu husus, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde yer alan ve Anayasamıza da eklenen m. 36 adil yargılanma hakkının da gereğidir. Yukarıda yer verilen Anayasa ve Yasa hükümleri ile 213 Sayılı Kanun’un 142 vd. maddeleri hükümleri karşısında somut olay değerlendirildiğinde; T… Tur. İnş. San ve Tic. Ltd. Şti ünvanlı AKPET bayisinin sahipleri olan … ve Şahin T.’ın benzin istasyonunda kaçak motorin sattıklarına dair duyum alınması üzerine yapılan soruşturma kapsamında, tarihinde işyerinin arka bölümünde tankerlerden aktarım yapıldığı tespit edilerek tankerlere el konulup şoförler hakkında işlem yapıldığı, takibe devam edilirken H. Ö. e ait faturaların işyerinde satışı yapılan kaçak motorinlere karşılık düzenlendiğinin belirlendiği, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının tarihli yazılarına istinaden EPDK ile yapılan planlı kontrol programı dahilinde tarihinde işyerine gidildiği, Markır cihazı ile yapılan kotrolde 4 adet tankın içerisinde bozuk motorin olduğunun tespit edildiği, yukarıda izah edildiği şekilde işyerinde farklı firmalara ait bozuk motorin satışları için yabancı araçlara kesilen fatura, irsaliye vb. belgelere el konulması amacıyla Mucur Cumhuriyet Başsavcılığından arama kararı talep edildiği, Mucur Sulh Ceza Mahkemesi’nin tarih ve 2007/123 Sayılı arama kararına istinaden sanık …ye ait işyerine gelindiği, çeşitli mükelleflere ait düzenlenmiş kullanılmış/kullanılmamış fatura ve koçanları, irsaliye ve alım satıma dair hesapların tutulduğu defterler ile veresiye satış senetleri ele geçirilmiştir. Ele geçirilen belgelerin incelenmek üzere Vergi Dairesi Başkanlığına gönderilmiş, idarece bu belgeler ve mükellefin tarh dosyası üzerinden yapılan incelemeler sonucunda inceleme raporları düzenlenip, dava şartı olan mütalaanın verilmesi üzerine de, tarihli iddianame ile 2005,, 2006,, 2007 ve 2008 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek, 2005,, 2006 ve 2007 takvim yıllarında defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydetmek suçlarından kamu davası açılmıştır. Emniyet görevlileri tarafından, sanığın 359. madde kapsamında kalan suçu işlediğinin tespit edilmesi üzerine, bu aşamada gecikmesinde sakınca bulunduğuna dair bir hâlin varlığı da gösterilmediğine göre, genellikle vergi mükellefleri olan failler için kanun koyucunun öngördüğü ve daha güvenceli olan 213 Sayılı Kanun’un 142 vd. maddelerindeki özel usule uygun olarak arama ve el koyma işleminin gerçekleştirilmesi, diğer bir ifade ile Cumhuriyet başsavcılığının, yetkili sulh ceza hâkiminden talepte bulunması ve arama kararı verilmesi halinde vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların arama işlemini gerçekleştirmesi gerekirdi. Bir başka anlatımla, genel hükümlere tabi bir suç ihbarı üzerine, delil elde edilmesi amacıyla uyarınca yapılan arama işlemi sonucunda, vergi suçunun da işlendiğini gösteren delillerin bulunması veya 147. maddesi hükmü karşısında, vergi suçuna dair olmasına rağmen gecikmesinde sakınca bulunan hâllerin varlığı halinde, hükümlerine göre arama işlemi yapılabilir ve bu şartlarda yapılan arama sonucunda elde edilen deliller de hukuka uygun kabul edilebilir. Ancak somut olayda; Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı görevlilerince sanığın 359. maddesi kapsamında olan sahte fatura düzenlediği en başından tespit edilerek, bu suçun delillerinin elde edilmesi amacıyla arama kararı talep edilmiştir. Bu durumda aramanın 142. maddesindeki özel hükümlere uygun gerçekleştirilmesi yerine belirtilen şekilde yapılması hukuka aykırı olup bu yöntemle elde edilen fatura ve diğer deliller hükme esas alınarak sanığın mahkumiyetine karar verilirken, 230/1-b madde ve bendi uyarınca hükmün gerekçesinde “delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi” gerektiği de gözetilmemiştir. Dosya içeriğine göre, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin değerlendirme dışı tutulması halinde, sanığın cezalandırılmasına imkân bulunmamaktadır. Gerekçeli kararda gösterilen esaslı deliller arasında, vergi tekniği ve vergi inceleme raporları mahkumiyete esas alınmış ise de, hükümleri gözetilmeden, dolayısıyla hukuka aykırı arama ve el koyma sonucunda elde edilen delillere dayanarak düzenlenen vergi tekniği ve vergi inceleme raporları mahkumiyete esas alınamaz. Bu itibarla; kendisine ait bir ikrarı da bulunmayan sanığın işyerinde hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen arama işleminde elde edilen maddi deliller ile buna dayanılarak düzenlenen inceleme raporları esas alınarak yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi bozma nedenidir Yargıtay 21. Ceza Dairesi - Karar 2017/1723. Sahte Fatura Düzenleme Suçunda Mütalaa Şartı Sanık Ş. E. hakkında “2009 yılında sahte fatura düzenlemek” suçundan verilmiş bir mütalaa bulunmadığı görülmekle, öncelikle durma kararı verilip, 213 Sayılı 367. maddesi gereğince dava şartı olan mütalaanın verilip verilmeyeceği Vergi Dairesi Başkanlığından sorularak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekir Yargıtay 11. CD - Karar 2015/917. Vergi Dairesi Başkanlığı Denetim Grup Müdürlüğünün mütalaasının diğer sanık hakkında düzenlendiği, beraat eden sanık hakkında verilmiş bir mütalaa bulunmadığı görülmekle, öncelikle durma kararı verilip 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 367. maddesi gereğince sanık hakkında “2005 ve 2006 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek” suçundan dava şartı olan mütalaanın verilip verilmeyeceği anılan Vergi Dairesi Başkanlığından sorularak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekir Yargıtay - Karar 2016/5091. Sahte Fatura Naylon Fatura Düzenleme ve Kullanma İddianame ile, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının mütalaası, vergi suçu ve tekniği raporlarına uygun olarak sanık hakkında, 2005 ve 2006 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek’’ suçlarından kamu davası açıldığı, sahte fatura kullanmak’’ suçundan açılmış bir dava ve yargılama koşulu olan mütalaa bulunmadığı gibi birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olan sahte fatura düzenlemek’’ ve sahte fatura kullanmak’’ suçlarının birbirine dönüşmeyeceği de gözetilmeden kararın gerekçe kısmında sahte fatura düzenlemek suçunun sübutu kabul olunmasına karşın kısa ve gerekçeli kararda iddianame dışına çıkılarak sanığın 2005 ve 2006 takvim yıllarında sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullandığından bahisle yazılı şekilde hükümler kurulması hukuka aykırıdır Yargıtay - 2015/2003 karar. Vergi Kaçakçılığı İnceleme Raporu ve Mütaala Vergi incelemesi, vergi denetmeni tarafından yapılarak, inceleme ve kaçakçılık suçu raporu düzenlenmiştir. 367. maddesinde vergi denetmenleri inceleme sırasında saptadıkları kaçakçılık ve iştirak suçlarını doğrudan doğruya bildirecek kişiler arasında sayılmamış olup, vergi denetmeni tarafından düzenlenen rapor ancak vergi dairesinin bağlı bulunduğu defterdarlığın veya gelirler bölge müdürlüğünün mütalaasıyla bildirilebilir, diğer yönden defterdar yardımcısı da maddede mütalaa vermekle veya doğrudan bildirimle yetkili sayılan kişiler arasında sayılmamıştır. Bu nedenle öncelikle dava koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, mütalaayı defterdar adına, imzalayan defterdar yardımcısı vekilinin, mütalaayı imzalamaya yetkisi olup olmadığı, varsa buna ait yetki ve görev belgesi getirtilerek dosya içine konulması ve bundan sonra yargılamaya devam edilmesi gerekir Yargıtay CGK - Karar2002/351. Defter ve Belge İbraz Etmeme Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair 5271 Sayılı CMK’nın 231/6-c maddesi gereği sanık sadece somut maddi zararları karşılamak zorndadır. Defter ve belge ibraz etmemek suçunda defterleri gizleme somut bir maddi zarardan söz edilemeyeceği dikkate alındığında, sanık hakkında zararın karşılanmaması gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması hagb kararı verilmemesi hukuka aykırıdır Yargıtay 2015/8052. Sahte Belge Düzenleme Suçu ve Zincirleme Suç Defterdarlık Gelir Müdürlüğü’nün tarihli mütalaası ile ekindeki vergi suçu ve tekniği raporlarında sanığın 2008 takvim yıllarında 534 adet sahte müstahsil makbuzu düzenleyip komisyon karşılığında sattığının belirtildiği, tarihli iddianamede aynı hususlardan bahsedilip sanık hakkında sahte belge düzenlemek suçundan kamu davası açıldığı ve yargılama sonucunda 2008 takvim yıllarında sahte müstahsil makbuzu düzenlendiğinin kabul edilmesi karşısında, sanığın sübutu kabul edilen eyleminin, her takvim yılı için 213 sayılı Kanunun 359/b-1 ve TCK’nın 43/1. maddelerine uyan zincirleme şekilde sahte belge düzenlemek suçunu oluşturduğu gözetilmeden, uygulama yeri bulunmayan muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlemek suçundan VUK’nın 359/a-2 maddesi gereğince cezalandırılması hukuka aykırıdır Yargıtay 19. CD - Karar 2015/1503. Vergi Suçlarında Arama Usulü ve İspat 1-Sanıklara ait kasa hareketlerini gösteren 5 klasör dosyaya, bir başka soruşturma kapsamında yapılan arama neticesi el konulduğunun dosya içeriğinden, anlaşılması karşısında, genel hükümlere tabi bir suç ihbarı üzerine, delil elde edilmesi amacıyla CMK uyarınca yapılan arama işlemi sonucunda, vergi suçunun da işlendiğini gösteren delillerin bulunması veya VUK’nın 147. maddesi hükmü karşısında, vergi suçuna ilişkin olmasına rağmen gecikmesinde sakınca bulunan hâllerin, varlığı halinde, CMK hükümlerine göre arama işlemi yapılabileceği ve bu şartlarda yapılan arama sonucunda elde edilen delillerin hukuka uygun kabul edilebileceği, ancak vergi suçu işlediği en başından tespit edilerek, bu suçun delillerinin elde edilmesi amacıyla arama kararı talep edilmişse, bu durumda aramanın. VUK’nın 142. maddesindeki özel hükümlere uygun gerçekleştirilmesi gerekeceğinden, arama, el koyma, şayet varsa ihbar tutanaklarının getirtilip incelenmek suretiyle delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, 2- 213 sayılı Kanun’da tarihinde yürürlüğe giren 4369 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle 359. maddedeki suçlar yönünden genel olarak vergi ziyaı kaybı suçun unsuru olmaktan çıkarılmış, ancak anılan Kanun maddesinde 359/a-1 düzenlenen “Defterlere Kaydı Gereken Hesap ve İşlemleri Vergi Matrahının Azalması Sonucunu Doğuracak Şekilde Tamamen veya Kısmen Başka Defter, Belge veya Diğer Kayıl Ortamlarına Kaydetmek” suçu yönünden eylemin “vergi matrahının azalması sonucunu doğurması” şartı muhafaza edilmiştir. Suçun oluşması için, tutulması gereken, yasal defter ve belgelerin varlığının, noter tasdik kayıtları veya başka şekilde sabit olması ile birlikte, hesap ve işlemlerin vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka ortamlarda da tutulması gerekir. İdarece yapılan vergi incelemesi sonucu düzenlenen tarihli vergi suçu raporu ile ekli raporlarda, yasal defterlere kaydı gereken bazı hasılatların vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde başka ortamlarda tutulduğu, yasal defterlere kayıtlarının yapılmadığı, bu şekilde beyan dışı bırakılarak vergi ziyaıa neden olunduğu belirtilmiş ise de, başkaca somut delillerle desteklenmeyen, sadece vergi suçlarına müdahil olan idarenin tespitleri veya yalnızca bu tespite dayanan bilirkişi raporu ile mahkumiyet kararı verilemeyeceği cihetle; Tutulan yasal defter ve kayıtlar ile suça konu defter ve kayıtların, konusunda uzman bilirkişi heyetine incelettirilerek vergi matrahının azaltılmasına sebebiyet verilip verilmediğinin tespitinden sonra sanıkların hukuki durumunun takdiri gerekirken, eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar 2017/5049. Sahte Fatura Kullanma Suçunda Zamanaşımı Sanık hakkında “2005 takvim yılında sahte fatura kullanmak” suçundan verilen düşme kararının temyiz itirazlarının incelenmesinde; sanığın 2005 takvim yılında sahte fatura kullandığının, kullandığı en son sahte fatura tarihinin olduğunun iddia olunduğu somut olayda, suç tarihinin tarihi olarak belirlenmesi gerektiği cihetle; suç tarihi itibariyle tabi olduğu 5237 Sayılı TCK’nun 66/1-e, 67/4. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımı süresinin, suç tarihinden hüküm tarihine kadar dolmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde kamu davasının dava zamanaşımı sebebiyle düşürülmesine karar verilmesi hukuka aykırıdır Yargıtay 21. Ceza Dairesi - Karar2017/1243. Bozma kararına uyularak yapılan yargılamada sanık hakkında 2005 takvim yılında sahte fatura kullanmak suçundan açılan kamu davasında, suç tarihinin sahte faturalar hangi vergi türünde kullanılmışsa bu vergiye göre sunulması gereken son beyanname tarihi olduğu cihetle; 2005 takvim yılına ilişkin olarak, suç tarihinin Aralık ayında matrahlı KDV beyannamesi verilmesi sebebiyle olduğu, suç tarihinde yürürlükte olan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359/1-b maddesinde düzenlenen “sahte fatura kullanma” suçunun cezasının üst sınırı itibarıyla tabi olduğu 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e, 67/4. maddelerinde öngörülen 8 yıllık asli, 12 yıllık olağanüstü zamanaşımına tabi olduğundan hüküm tarihi itibarıyla dava zamanaşımının henüz dolmadığı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar 2018/39. Sahte Fatura Düzenleme ve Kullanma Suçu Nasıl Araştırılır? Sanıklar hakkında “2005 ve 2006 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme” suçlarından kurulan hükümlere yönelik yapılan incelemede; Sanıkların atılı suçu kabul etmedikleri dikkate alınarak; suça konu faturaları kullanan kişi veya şirket yetkilileri dinlenerek faturaları kimden, hangi ticari ilişkiye dayanarak aldıkları konusunda beyanlarının alınması, gerektiğinde faturalar üzerindeki imzaların sanıkların eli ürünü olup olmadığı konusunda bilirkişi raporu alınması, bunların yanında sahte olduğu iddia olunan faturaları kullanan kişi veya şirketler hakkında karşıt inceleme yapılmadığı görülmekle, bu kişi veya şirketler hakkında düzenlenmiş ise vergi tekniği raporları ve eklerinin onaylı örnekleri getirtilerek, anılan raporlarla ilgili olarak faturaları kullanan kişi veya şirket yetkilileri hakkında dava açılmış olup olmadığının ilgili vergi dairesinden araştırılması, açıldığının tespiti halinde dava dosyaları getirtilip incelenerek bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dava dosyasına intikal ettirilmesi, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi yönünden mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim ve tesellüm belgeleri, bedelinin ödendiğine dair ticari teamüle uygun, kanıtlama yeterliliği olan banka hesapları ve kasa mevcuduyla uyumlu geçerli belgeler, faturaları kullananların yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığı da dikkate alınarak faturaları kullanan kişi veya şirketlerin ticari defter ve belgeleri üzerinde gerekli görülmesi halinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasından sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hükümler kurulması hukuka aykırıdır Yargıtay 21. Ceza Dairesi - Karar2016/4663. Sahte Fatura Kullanma Suçu Tarihi Nasıl Tespit Edilir? 2005 ve 2006 takvim yıllarına dair sahte fatura kullanmak suçundan kurulan hükümler yönünden yapılan incelemede; Suça konu faturaların 2005 takvim yılında en son 2005 yılı Aralık dönemi KDV beyannamesinde, 2006 takvim yılında ise en son 2006 yılı Ekim dönemi KDV beyannamesinde kullanıldığının anlaşılması karşısında suç tarihlerinin ve olduğunun gözetilmemesi hukuka aykırıdır Yargıtay 19. Ceza Dairesi - Karar2015/8328. Vergi Tekniği Raporunun Tebliğ Edilmemesi ve Savunma Hakkı Uygulamada, genellikle vergi tekniği raporuna atıfla düzenlenen vergi inceleme raporlarının mükellefe tebliğ edildiği ancak, tarh nedenini, matrahın bulunuş yöntemini ve tarhiyatın dayanağına ilişkin bilgi ve belgelerin gösterildiği vergi tekniği raporunun tebliğ edilmediği görülmektedir. Ana kural vergi tekniği raporunun ihbarname ekinde tebliğ edilmesi olmakla birlikte söz konusu raporun mahkeme tarafından ara kararıyla istenmesi ya da re’sen idarece dava dosyasına sunulması üzerine davacı tarafından incelenmek ve haklılığını ortaya koymaya yönelik delillerini sunmasına imkan vermek suretiyle bu eksikliğin yargılama aşamasında giderilmesi mümkündür. Dosyanın incelenmesinden, vergi tekniği raporu ihbarname ile birlikte tebliğ edilmemiş ise de tarihinde müstakil olarak tebliğ edilerek davacının, yargılama aşamasında uyuşmazlık konusu olaya ilişkin ayrıntılı açıklamalarını yapmak suretiyle savunma hakkını kullandığı, haklılığını ortaya koymaya yönelik delillerini dilekçe ekinde dosyaya ibraz ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacının, yukarıda nitelikleri belirtilen savunma hakkının kısıtlanmadığı ve temel haklarının ihlal edilmediğinin anlaşılması karşısında Mahkemece uyuşmazlığın esasının incelenmesi suretiyle, davacının vekalet ücretine ilişkin iddiaları da dikkate alınarak yeniden karar verilmek üzere, ısrar kararının bozulması gerekmektedir. DANIŞTAY VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU - Karar 2016/83. Faturanın Zorunlu Unsurlarını Taşıyan Belge Sahte Fatura Düzenleme Suçuna Konu Edilebilir Sanıkların sahte fatura düzenleme suçunu işledikleri iddiasıyla açılan kamu davasında, öncelikle sahte fatura düzenleme suçunun oluşabilmesi için düzenlenen faturaların 213 Sayılı VUK’nun 230. maddesinde sayılan zorunlu unsurları taşıması gerektiği aksi takdirde ilgili Kanunun 227/3. maddesine göre hiç düzenlenmemiş sayılacağı cihetle; sanıkların düzenledikleri iddia olunan faturaların asılları veya onaylı örneklerinin vergi dairesinden sorulup dosya arasına konulmasından sonra incelenerek Kanunda öngörülen şekil şartlarını taşıyıp taşımadıklarının tespit edilmesi, suça konu faturaları kullanan kişi ve şirket yetkilileri dinlenerek faturaları kimden, hangi ticari ilişkiye dayanarak aldıkları konusunda beyanlarının alınması, gerektiğinde faturalar üzerindeki yazı ve imzaların sanıkların eli ürünü olup olmadığı konusunda bilirkişi raporu da alındıktan sonra toplanan tüm delillere göre sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde mahkumiyet kararları verilmesi hukuka aykırıdır Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar 2017/1610. Sahte Fatura “Kullanma” ve “Düzenleme” Ayrı Suçlardır Sanık hakkında “2005, 2006,, 2007, 2008 takvim yıllarında sahte fatura kullanmak” suçlarından açılan davada 213 Sayılı VUK’nun 367. maddesi gereğince dava şartı olan mütalaanın bulunmadığı, mütalaanın “2005, 2006, 2007, 2008 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek” suçlarına dair olduğu, 5271 Sayılı 1412 Sayılı maddesi uyarınca hükmün konusu iddianamede gösterilen fiilden ibaret olup, davaya esas teşkil eden iddianamede sahte fatura kullanmak suçlarından dava açılmış, sahte fatura düzenlemek suçlarından ise dava açılmamış olduğu anlaşılmakla, “2005, 2006,, 2007, 2008 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek” suçlarından açılmış bir dava bulunmadığı, birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olan sahte fatura düzenlemek ve kullanmak suçlarının birbirine dönüşmeyeceği gözetilmeden, sahte fatura düzenlemek suçlarından Cumhuriyet Başsavcılığı’na ihbarda bulunulup dava açılması halinde birleştirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, iddianame dışına çıkılarak yazılı şekilde hüküm tesisi hukuka aykırıdır Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar 2017/1453. Sahte Fatura Düzenleme Suçunda Sorumluluk Şirket Müdürüne Aittir Sanık … hakkında “2008 takvim yılında sahte fatura düzenlemek” suçundan kurulan hükme yönelik yapılan incelemede; Sanık …ın 2008 takvim yılında sahte fatura düzenlediğinin iddia ve kabul olunduğu somut olayda; sanık yapmış olduğu savunmasında atılı suçu kabul etmediği, 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 10. Maddesindeki “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.” düzenleme, yine aynı Kanunun 333. maddesindeki “359. maddede yazılı fiillerin işlenmesi halinde 359., 360. maddelerde öngörülen cezaların bu fiilleri işleyenler hakkında hükmolunacağının” düzenleme karşısında; … Plastik ve Kimyevi Madde Tekstil İthalat İhracat Dış Ticaret Limited Şirketi’nin tarihinde yayınlanan Türkiye Ticaret Sicili Gazetesiyle 20 yıl şirket müdürünün diğer sanık … olduğu, sanık …ın söz konusu sahte faturalardan dolayı sorumluluğunun bulunduğuna dair herhangi bir tespitin yapılmadığı göz önünde bulundurularak sanık … hakkında 2008 takvim yılında sahte fatura düzenlemek suçundan beraat kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulmuş olması bozma nedenidir Yargıtay 21. Ceza Dairesi - Karar 2017/1529. Defter ve Belgeleri İbraz Etmeme Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması HAGB 5271 Sayılı 5728 Sayılı Kanun ile değişik 231/5. maddesi uyarınca 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına dair mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması, mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi ve sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi gerekmektedir. İncelenen dosyada sanığa yüklenen “defter ve belgeleri ibraz etmeme” suçu neticesinde meydana gelen somut bir zarar bulunmadığı gibi adli sicil kaydına göre engel mahkumiyeti bulunmayıp, hakkında takdiri indirim maddesi uygulanan sanıktan hükmün açıklanmasını kabul edip etmediği sorulup sonucuna göre hukuksal durumunun belirtilen yasal ölçütlere göre değerlendirilmesi yerine, “suçun işleniş şekli, sanığın vergi dairesine borçlu bulunması ve talep edilmemiş olması” şeklindeki yasal olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi bozma nedenidir Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar 2017/1519. Defter ve Belge İbraz Etme Suçunda Tebligat 213 sayılı VUK’nın 139/2. maddesinde öngörülen ve incelemenin dairede yapılmasına imkan veren istisnalardan birinin varlığı önceden saptanmadan, faaliyetini sürdürdüğü anlaşılan şirkete ait defter ve belgelerin ibrazı için işyeri adresinde yapılan tebligat hukuken geçersiz olduğundan, yüklenen suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine hükmolunması bozma nedenidir Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar 2018/2. Defter ve Belge Gizleme İbraz Etmeme Suçunda Şirket Ortaklığının İnkarı Halinde Araştırma Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün mükellefi olan sanık 2010 yılına ilişkin defter ve belgeleri tarihinde usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen 15 günlük süresi içerisinde ibraz etmemesi nedeniyle “defter ve belge gizleme” suçundan açılan kamu davasında; sanığın, “defter ve belge gizleme” suçunu işlemediğini, şirket ile bir ilgisinin olmadığını adına şirket açanın … ve… olduğunu şirketin işlerini bu kişilerin idare ettiğini savunması, tanıklar … ve …’in de… isimli kişinin gerçek şirket sahibi olduğunu ifade etmeleri karşısında, suç unsurlarının ve maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından; 1…’ın CMK’nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi, sanık hakkında bu konuda açılmış bir dava var ise dosya içerisine alınması ve incelenerek özeti duruşma tutanağına geçirilerek davayı ilgilendiren belgelerin onaylı örneklerinin dosya içerisine alınması, 2-Vergi dairesinden şirket adına verilen beyannamelerin kim ya da kimler tarafından verildiğinin sorulması, 3-Şirket adına muhasebe işlemlerini yürüten kişi tespit edilerek, CMK’nin 46/1-c. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi, fiilen şirketi kimin idare ettiğinin, sanığı tanıyıp tanımadığının sorulması, 4-Mükellef adına irsaliye faturalarını basan …’un tanık sıfatıyla dinlenmesi, faturaları kime teslim ettiği, sanığı tanıyıp tanımadığının sorulması, Sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir Yargıtay 11. Ceza Dairesi - KARAR NO2019/3228. Muhasebecinin Defteri İbraz Etmemesi Halinde Araştırma 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 359/a-2 maddesinde düzenlenen defter ve belgeleri ibraz etmemek suçunun oluşabilmesi için, ilgili defter ve belgelerin vergi incelemesi amacıyla sanıktan ibrazının istenmesi gerektiği ve sanığın vergi incelemesi sırasında 2007, 2008, 2009 yıllarına ait defter ve belgelerin bir kısmını eksik ibraz etmesinin nedeninin muhasebe kayıtlarını tutan kişinin ortadan kaybolmasından kaynaklandığını savunması karşısında; maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, vergi suçu raporunda belirtilen 26/09/2012 tarihli ve AGB-A-2200/77-12 Sayılı defter ve belgeleri isteme yazısının onaylı bir suretinin getirtilerek defter ve belgelerin hangi amaçla istendiğinin tespit edilmesi, sanığın bahse konu döneme ilişkin muhasebe işlemlerini yapan şahsın belirlenmesi ile sanığın savunmalarının araştırılması sonrasında hasıl olacak sonuca göre bir karara varılması gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar 2019/3291. Fatura ve Belgelerdeki İmzanın Mükellefe Ait Olmaması Halinde Araştırma Faturalardaki ve diğer belgelerdeki yazı ve imzaların sanığa ait olmadığının anlaşılması halinde ise; a Faturaları kullanan şirket yetkilileri veya kişilerin, CMK’nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi; kendilerinden, sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kimden aldıklarının, sanığı tanıyıp tanımadıklarının ve faturaların alınması konusunda sanığın bir iştirakinin bulunup bulunmadığının sorulması, b Şirket adına muhasebe işlemlerini yürüten kişi tespit edilerek, CMK’nin 46/1-c. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi, fiilen şirketi kimin idare ettiğinin, sanıkları tanıyıp tanımadığının sorulması, sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hükümler kurulması, bozma nedenidir Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar2019/5184. Sahte Fatura Kullanma/Düzenleme Suçunda Muhasebecinin Dinlenmesi Beyannamelerin sanıkların savunmalarında belirttikleri … isimli kişinin dışında bir başka muhasebeci tarafından verildiğinin anlaşılması halinde bu kişinin açık kimlik ve adres bilgilerinin tespiti ile tanık olarak duruşmaya çağrılması, CMK’nin 46/1-c. maddesi uyarınca çekinme hakkı hatırlatıldıktan sonra kendisinden sanıkları ya da …ı tanıyıp tanımadığının ve beyannamelere konu faturaların kim tarafından kendisine getirildiğinin sorulması, sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanıkların hukuki durumunun belirlenmesi gerekir Yargıtay 11. Ceza Vergi kaçakçılığı suçları, ticari hayat üzerinde oldukça olumsuz etkiler bırakacağından bir avukat vasıtasıyla savunma yapılmasında yarar vardır. Avukat Baran Doğam Hukuk Bürosu UYARI Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Makale Yazarlığı İçin Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarihli 2018/427 Esas, 2018/517 sayılı vergi suçu kararı ile hukuku tersyüz etmiştir. 20 Mayıs 2019 Pazartesi 1824 Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarihli 2018/427 Esas, 2018/517 sayılı vergi suçu kararı ile hukuku tersyüz etmiştir. Bozma kararının kaldırılmasına karar verilen Yargıtay 11. Ceza Dairesi sahte fatura kullanma veya düzenleme suçlarından ceza verilebilmesi için fatura asıllarının dosyada bulunması gerektiği görüşünü benimsemişti. Ceza Genel Kurulu bu kez bu görüşün aksini benimseyen bir karar vermiş bulunmaktadır. Esas mahkemesinin kararına karşı yapılan istinaf talebini kabul eden Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesi, ilk derece mahkemesinin beraat kararını kaldırarak yaptığı yargılama sonunda cezaya hükmetmiş ve kararın temyizi üzerine dosya önüne gelen Yargıtay 11. Ceza Dairesi yukarıda anılan gerekçe ile bozmaya hükmetmiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın mahkumiyet kararının onanması gerektiği yönündeki itirazı üzerine dosya Ceza Genel Kuruluna gitmiş ve özel daire kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Öncelikle istinaf başvurusu üzerine önüne gelen dosyada beraat kararını kaldırarak cezaya hükmeden Ankara Bölge Adliyesi 11. Ceza dairesinin kararını ele almak gerekir. Ankara BAM 11. Ceza Dairesi ilgili kararında; “Davanın yeniden görülmesi ve duruşma açılmasına karar verildikten sonra tarihli tensip kararında belirtilen, sanığın 2010 ve 2011 takvim yıllarında kullandığı faturaları düzenleyen şahıs ve şirketler hakkında düzenlenen vergi tekniği raporları getirtilmiş olup; bu raporlarda, sanığın kullandığı faturaları düzenleyenlerin yapılan yoklamalarda adreslerinde bulunamadıkları, ticari faaliyetlerine rastlanmadığı, mal stoklarının bulunmadığı, depo, işçi, şube ve taşıtlarının bulunmadığı, beyan edilen KDV matrahları ile görülen hasılatı elde edebilecek hacimde ticari bir organizasyon yapısı olmamasına rağmen yüksek tutarlarda fatura düzenledikleri, yüksek tutarlarda ciroları bulunduğu halde faaliyetlerine ilişkin ortaya çıkan vergilerin çok cüz-i tutarlarda olmasına rağmen ya hiç ödenmediği ya da çok az miktarda ödendiği, gerçek bir mal ve hizmet üretimi veya alım-satımı yapmadıkları, komisyon karşılığı sahte fatura ticareti yapmak amacıyla kuruldukları ve bu amaçla faaliyette bulundukları şeklindeki tespitler ve sanığın faturalarda gösterilen malları aldığına ilişkin sevk ve taşıma irsaliyesi, teslim ve tesellüm belgesi, faturaların bedellerinin ödendiğini gösterir ticari teamüle uygun bir belge ibraz edememesi de gözetilerek sanığın, suça konu faturaların sahte olduğunu bilmediğine dair savunmalarına itibar edilmemiştir” demek suretiyle açıkça suçun oluşmasını vergi teknik raporunda ileri sürülen hususlara dayandırmıştır. Oysa vergi teknik raporunda ileri sürülen bütün bu hususlar bütün vergi teknik raporlarında yer alan ezbere dayalı bir başka söylemle klişe veya kopyala yapıştır yöntemiyle oluşturulan ve genellikle gerçeği yansıtmayan hususlardır. Bu hususlardan; “….bu raporlarda, sanığın kullandığı faturaları düzenleyenlerin yapılan yoklamalarda adreslerinde bulunamadıkları,….” şeklindeki tespit hiçbir somutluk içermemektedir. Söz konusu dosyada atılı suçun konusu faturalar 2010-2011 yıllarına aittir. Vergi teknik raporu ise en az 4 yıl sonrasına aittir. Sanık bu faturaları kullandığı tarihte firmalar yerlerinde ve faaliyettedir, alıcı açısından da önemli olan budur. Devlet gününde ve etkili denetim yapma yerine yıllar sonra denetim yapmakla maddi gerçeğin bir anlamda karartılmasına meydan vermekte ve kendi ihmalinin hesabını belki de suçsuz olan vatandaşından sormakla haksızlık yapmaktadır. “…..ticari faaliyetlerine rastlanmadığı, mal stoklarının bulunmadığı, depo, işçi, şube ve taşıtlarının bulunmadığı, beyan edilen KDV matrahları ile görülen hasılatı elde edebilecek hacimde ticari bir organizasyon yapısı olmamasına rağmen yüksek tutarlarda fatura düzenledikleri, yüksek tutarlarda ciroları bulunduğu halde faaliyetlerine ilişkin ortaya çıkan vergilerin çok cüz-i tutarlarda olmasına rağmen ya hiç ödenmediği…” şeklindeki tespitler ise tekrar şu soruyu sordurmaktadır Faturalar 2010-2011 yıllarına ait, yıllar sonra adrese gidildiğinde firmanın faal olmadığı tespit edilmektedir, fatura alanın ne günahı var? Sadece alım satım işi yapan firmaların işçi çalıştırmalarına, stok bulundurmalarına, araç gerece bir gereksinimleri yoktur. Sadece telefonla milyonlarca malı alıp satabilirler. Girişte söylediğimiz gibi bütün bu laflar bütün vergi teknik raporlarında yer alan klişe veya ezber veya kopyala yapıştır şablonlardan ibarettir ve ceza yargılamasında ciddiye alınamaz, ceza yargılamasında esas olan maddi gerçektir. BAM Ceza dairesinin “Yüksek Yargıtay 11. Ceza Dairesinin sonradan Mayıs 2016 tarihinden itibaren değişen görüşü uyarınca sahte fatura düzenlemek ve kullanmak suçlarında suça konu faturalardan denetime olanak verecek sayıda dosyada bulundurulmasının zorunlu olduğunun kabulü halinde; suçun sübutu konusundaki inisiyatif sanıklara bırakılmış olur ki bu şekildeki Yargıtay uygulamasının istikrar kazanması durumunda, bu hususta bilinçlenen sanıkların anılan suçlardan mahkûmiyetlerine karar verilmesi mümkün olamayacaktır” şeklindeki görüşü karşısında hukuk ve hukuk güvenliği adına ürpermemek mümkün değildir. İstinaf mahkemesi “..bu hususta bilinçlenen sanıkların anılan suçlardan mahkûmiyetlerine karar verilmesi mümkün olamayacaktır” gerekçesi ile ne demek istemektedir? Ceza mahkemeleri her sanığa ceza vermek zorunda mıdır? Ceza mahkemelerinin görevi adaleti tecelli ettirmek midir yoksa önüne gelen sanığa ceza vermek midir? “.. 213 sayılı VUK’nun 253. maddesi uyarınca defter ve belgelerin 5 yıl süre ile muhafaza mecburiyeti olup; bu sürenin geçmesi durumunda faturaların ibraz edilmemesinin herhangi bir müeyyidesinin bulunmaması,..” diyen Ankara BAM Ceza Dairesi kararının bir başka yerinde “VUK'da gerçeğe aykırılık olgusu olarak sahtecilik amaç değil araçtır. Vergi kaçakçılığı suçlarında korunan hukuki yarar da devletin vergilendirme hak ve yetkisidir” demektedir. Yasa koyucu vergi tarhiyatı ve tahsilatını 5 yıllık zaman aşımına tabi tutmuştur. Bu sürelerde tarh veya tahsilat yapılamamışsa vergi zamanaşımına uğrayacaktır. Bu nedenle vergi daireleri 5 yıllık zaman aşımından sonra zaten defter ve belge isteyemez, vergi ve ceza tarh edemez, dolayısıyla vergi teknik raporu ve vergi suçu raporu düzenleyemez. Uygulamada vergi daireleri zaten 5 yıllık süre dolmuşsa vergi mükelleflerinden defter ve belge istememektedir. Dolayısıyla 5 yıllık süreyi kaçıran devlet vergilendirme hak ve yetkisinden vazgeçmiştir. VUK 367’ince madde VUK 359’unca madde ile düzenlenen suçlardan dava açılmasını vergi dairesinin usulüne uygun suç duyurusu yapması şartına, bir başka söylemle dava şartına bağlamıştır. 367’inci madde “Yaptıkları inceleme sırasında 359 uncu maddede yazılı suçların işlendiğini tespit eden “Vergi Müfettişleri ve Vergi Müfettiş Yardımcıları” tarafından ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla doğrudan doğruya ve vergi incelemesine yetkili olan diğer memurlar tarafından ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla vergi dairesi başkanlığı veya defterdarlık tarafından keyfiyetin Cumhuriyet başsavcılığına bildirilmesi mecburidir” düzenlemesini yapmıştır. 5 yıllık zamanaşımından sonra vergi müfettişleri mükellefin defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapamayacağına göre C. Savcılıklarına mükellef hakkında herhangi bir suç duyurusu da yapamayacaklardır. Bu nedenlerle Ankara BAM 11. Ceza Dairesinin bu görüşlerinin hiçbir anlamı yoktur. Vergi Kaçakcılığı suçları genellikle vergi mükellef veya sorumluları tarafından işlenilen objektif sorumluluğa dayalı bir anlamda mahsus suçlar olduğu için VUK 359/b de düzenlenen sahte belge düzenlemek veya kullanmak sureti ile kaçakçılık suçlarında VUK 227/3 maddesindeki düzenleme gerekçe gösterilerek belgede bulunması gereken zorunlu bilgileri ve buna bağlı olarak aldatma kabiliyetini TCK'nun da düzenlenen sahtecilik suçlarındaki gibi suçun unsuru olarak kabul etmek Vergi Usul Kanunu açısından yanılgılı uygulamaya ve sonuçlara yol açacaktır. Dairenin bu görüşü karşısında tek kelime ile eyvah! İşte tam da burada istinaf mahkemesi ceza hukukunu tersyüz etmektedir. Vergi suçları “..Vergi Kaçakcılığı suçları genellikle vergi mükellef veya sorumluları tarafından işlenilen objektif sorumluluğa dayalı bir anlamda mahsus suçlar olduğu…..” Objektif suç Ortaçağ kanonik hukukuna özgü bir suç anlayışıdır. Objektif suç anayasa ve ceza hukukunun temel ilkelerine aykırıdır. 5237 sayılı TCK ile objektif suç anlayışı terk edilmiştir. Kaldı ki 213 sayılı VUK bu anlayışı 5237 sayılı TCK’ dan önce 1998 yılında terk etmiştir. VUK 333 Ek fıkra 2365 - Değişik 4369 - Bu Kanunun 359 uncu maddesinde yazılı fiillerin işlenmesi halinde bu fiiller için 359 ve 360 ıncı maddelerde öngörülen cezalar bu fiilleri işleyenler hakkında hükmolunur*. VUK 333 ek fıkra vergi kaçakçılığı suçlarının vergi mükellefleri veya sorumluları tarafından işlenebileceği fikrini terk etmiş, bu suçların herkes tarafından işlenebileceğine ve cezanın fiili işleyene verileceği düzenlemesini getirmiştir. Kusursuz suç olmaz Çağdaş anayasalar ve ceza hukuku kusursuz suç olmaz ilkesi benimsemiştir. Yargıtay 16’ıncı Ceza Dairesi objektif suç anlayışını ortaçağ kanonik hukukun kalıntısı olarak nitelemektedir. “5237 Sayılı TCK'na esas alınan suç teorisi, üç ilkeye dayanmaktadır. Bunlar, kusur ilkesi, hukuk devleti ilkesi ve insanilik ilkeleridir. aa- Kusur ilkesi; kusursuz ceza olmaz prensibine dayanmaktadır. Failin işlemiş olduğu suçtan dolayı şahsen kınanabildiği hallerde cezalandırılmasını ifade eder. İlke ile amaçlanan, cezanın kusuru gerektirdiği ve kusurlu hareket etmeyen kişinin cezalandırılmayacağıdır. Bu ilkeden çıkarılacak birinci sonuç; netice sorumluluğunun kaldırılmış olması, ikinci sonuç ise cezanın kusur derecesini aşmayacağı yani ceza hukukunda kusurla orantılı ceza tayininin esas alınacağıdır. Netice olarak 5237 kusursuz sorumluluğu ortadan kaldırmıştır. Bu durum, TCK'nın 23. madde gerekçesinde, "...Ortaçağ kanonik hukukun kalıntısı olan, hukuka aykırı durumda olan bunun bütün neticelerine katlanır, anlayışı çağdaş ceza hukukunda çoktan terk edilmiştir. Objektif sorumluluk kusursuz ceza olmaz ilkesiyle de açıkça çelişmektedir. Bu sebeple objektif sorumluluğa yeni ceza hukukumuzda yer verilmemiştir" şeklinde açıkça vurgulanmıştır. Kusurluluk ilkesine ceza kanununda yer verilmesinin sonucu olarak da genel hükümlerde hata düzenlemesi yapılmıştır. Ceza Genel Kurulu BAM Ceza Dairesinin kararında olduğu gibi hiçbir somut delile dayanmayan, bütün vergi suçu raporlarında tekrarlanan cümlelere dayanmaktadır. “ tarihli vergi inceleme ve tarihli vergi suçu raporlarında özetle; sanığın 2010 takvim yılında KDV dahil TL tutarında düzenlenmiş 104 ve 2011 takvim yılında KDV dahil TL tutarında 20 adet sahte faturayı ilgili dönem katma değer vergisi beyannamelerinde indirim konusu yaptığı, kullandığı faturaları düzenleyen şirket veya ticari işletmelerin sahte fatura düzenlemeyi mutat meslek hâline getirdikleri, anılan yıllara ilişkin sanığın verdiği beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığı bilgilerine yer verildiği, tarihli bilirkişi raporunda özetle; sanığın 2010 ve 2011 takvim yıllarında gerçek bir mal veya hizmet alımı olmaksızın, sahte fatura kullanarak vergi ziyaına sebebiyet verdiğinin belirtildiği, tarihli bilirkişi raporunda ise özetle; sanığın kullandığı faturaları düzenleyenlere ait vergi tekniği raporlarının dava dosyasında yer almadığı, ancak sanığın, sonradan sahte fatura düzenledikleri tespit edilen vergi mükelleflerinin sahte belge düzenleyicisi olduklarını bilmesinin fiilen imkansız olduğu, bu sebeple faturaları bilerek kullanmadığı görüş ve kanaatiyle takdirin mahkemeye ait olduğunun bildirildiği,” Ceza Genel Kurulu aynı şekilde bilirkişi raporundaki ifadeleri gerekçeli kararına aktararak bozmaya dayanak yapmaktadır. Oysa vergi suçlarında bilirkişi raporlarının kopyala yapıştır yöntemi ile oluşturulduğu bilinmekte olup genellikle dayanaktan yoksun anlatılardır. Vergi suçlarında temel sorun devletin zamanında ve yerinde denetim yapamamasından kaynaklanmaktadır. Devletin zamanında ve yerinde denetim yapamaması şüpheye dayalı olarak ceza vermeye yol açmamalıdır. Ceza Genel Kurulunun gerekçeli kararı Ankara BAM 11. Ceza Dairesi’nin gerekçeli kararının bir tekrarından ibarettir. Bu durum BAM Ceza dairesinin kararının dikte edilmiş bir karar olma ihtimalini akla getirmektedir. Ankara BAM 11. Ceza Dairesi kararında objektif sorumluluk için; “ işlenilen objektif sorumluluğa dayalı bir anlamda mahsus suçlar olduğu için VUK 359/b de düzenlenen sahte belge düzenlemek veya kullanmak sureti ile kaçakçılık suçlarında VUK 227/3 maddesindeki düzenleme gerekçe gösterilerek belgede bulunması gereken zorunlu bilgileri ve buna bağlı olarak aldatma kabiliyetini TCK'nun da düzenlenen sahtecilik suçlarındaki gibi suçun unsuru olarak kabul etmek Vergi Usul Kanunu açısından yanılgılı uygulamaya ve sonuçlara yol açacaktır” derken Ceza Genel Kurulu kararında aynı kelimelerle aynı görüş tekrarlanmaktadır. Objektif sorumluluk ile ilgili Ceza Kurulu kararında; “Bu farklılıklardan da anlaşıldığı üzere Vergi Usul Kanunu öngördüğü suçlar bakımından birçok hâlde ceza hukukunun genel ilkelerinden ayrılarak cezai sorumluluğa, takip şartlarına ve cezaların belirlenmesine ilişkin farklı düzenlemeler getirmiştir. Bu bağlamda vergi kaçakçılığı suçları genellikle vergi mükellef veya sorumluları tarafından işlenilen objektif sorumluluğa dayalı bir anlamda mahsus suçlar olduğu için VUK'nın 359. maddesinin b fıkrasında düzenlenen sahte belge düzenlemek veya kullanmak sureti ile kaçakçılık suçlarında VUK'nın 230 ve devamı maddelerine yollama yapan aynı Kanun'un 227. maddesinin 3. fıkrasındaki düzenleme gerekçe gösterilerek belgede bulunması gereken zorunlu bilgilerin şekli unsurlarının suçun unsuru olarak kabul edilmesi ve buna bağlı olarak da VUK'daki aldatma kabiliyetinin TCK'da düzenlenen sahtecilik suçları gibi şekli yönden de değerlendirilmesi gerektiğinin kabul edilmesi Vergi Usul Kanunu'ndaki düzenlemeler açısından kanun koyucunun amaçlamadığı yanılgılı uygulamalara ve sonuçlara yol açabileceği gözetilmelidir” denilmektedir. Objektif sorumlulukla ilgili olarak BAM ceza dairesi ile ilgili söylediklerimizi tekrarlamakla yetineceğiz. Ancak Ceza Genel Kurulu’nun TCK 5’inci maddeyi ıskaladığını öncelikle ve önemle belirtmek gerekir. TCK’nın “Özel Kanunlarla İlişki” başlığını taşıyan 5’inci maddesi “Özel Kanunlarla İlişki MADDE 5 - 1 Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza Kanunları ve ceza içeren Kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.” Ceza Genel Kurulu anılan madde hükmünü gözardı etmekte ve sahte fatura SMİYB suçlarını VUK’da yer alan düzenlemelerle açıklamaktadır. Bu tamamen yanlıştır. Ceza Genel Kurulu’nun vergi suçlarına ilişkin kararının, TCK’nın umumi hükümlerine aykırı olmakla kalmayıp birçok suçsuz insanın cezalandırılmasına yol açacak son derece hatalı bir karar olduğunu belirtmeliyiz. CGK kararı bir anlamda gerçek suçluları, sahte fatura tacirlerini koruyan bir karardır. Piyasada sahte fatura işi yapan firmalar çoğu kez sahte fatura tacirleri tarafından garibanların üzerine kuruludur. Sahte fatura işi yapan firmaların ortak ve yetkilileri çoğu kez olan bitenden habersizdirler. Bu şahıslar birkaç kuruş karşılığında üzerlerine şirket kurulan kişilerdir. Olup biteni ancak haklarında vergi suçundan dava açıldığında öğrenebilmektedirler. Bu şekilde sanık olarak yargılananların hiçbir faturada, hiçbir beyannamede imzaları olmadığı gibi, bu sanıklar kimlerden fatura alındığını, kimlere fatura verildiğini de bilmezler. Yerleşik vergi inceleme uygulamasında, vergi müfettişleri salt ticaret sicil kayıtlarına göre işlem yapmakta, şekli sorumlu firma müdürleri veya ortakları nezdinde rapor düzenlemektedirler. Oysa ki şekli veya objektif sorumlu değil, suçun ayrıntılarını bilen ve rol alan kişinin ceza sorumluluğu esastır. Konuya ilişkin Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2001 tarihli tam 18 yıl önce verilmiş bir kararında daha da öteye giderek; “Değişik amaçlarla, örneğin kişisel çıkar sağlamak, tüzel kişi ve kanuni temsilcisini zorda bırakmak için fiili işleyen personel, fiilinin sonucuna katlanmalıdır. Personelin, temsilcinin istek, irade ve onayı olmadan işlediği fiillerden temsilcinin cezai sorumluluğu kabul edilemez.” şeklindeki görüşü ile personelin dahi ceza sorumluluğundan bahsederken, Ceza Genel Kurulu’nun yazımıza konu kararını modern ceza hukuku ile bağdaştırmak mümkün değildir. Yargıtay 11. Ceza Dairesinin yerleşik kararı bu suçsuzları koruyan, maddi gerçeği açıklığa kavuşturarak gerçek suçluların cezalandırılmasını sağlayan bir karardı. Kaldırılmasına karar verilen Yargıtay 11. Ceza Dairesi kararında bazı eksiklikler veya eleştirilecek hususlar olabilir, ancak vergi suçlarını TCK’dan ayırarak objektif sorumluluğu esas alan Ceza Genel Kurulu kararının hiçbir tutar yanı yoktur. Sonuç olarak endişemiz odur ki bu yeni uygulamalarla yerleşik hukuk ters yüz edilmekte ve çağdaş hukuk sistemi ile bağdaşmayan ortaçağ hukuku geri gelmektedir. Av. Rahmi Ofluoğlu - Av. Çağlar Dilber BİZ Son Güncelleme 0850 haber 242611 false Üye Girişi
Vergi Usul Kanunu madde 359/b-1 den alınan ceza ve temyizi Değerli Hukukçu arkadaşlar, aşağıda yazdığım konu ile ilgili olarak bazı sorularım olacak, cevaplarsanız çok memnun kalırım. Zira benim avukatımdan aldığım bilgilerden pek fayda göremedim. Çok fazla hukuki terimler ile kafamı karıştırdı doğrusu. Hakkımda açılan 213 sayılı kanuna muhalefet suçundan dolayı mahkeme hapis cezasına karar verdi. Bu kararı aynen aşağıya yazıyorum. Davanın içeriği Sigortalı olarak çalıştığım şirketin sahiplerinin ben ve eşim adına şirket kurup kendi firmalarına taşeronluk yaptırmaları ve bu süre zarfında KDV giderlerinin bu üzerime kurulmuş firma üzerinde bırakılmasıdır. Sonrasında ise sahte fatura kullandıkları ortaya çıkmış ancak şirket müdürü olarak ben yargılanmış bulunmaktayım. O şirkette sigortalı olarak işçi pozisyonunda çalışmam ve bunu ispat etmemde bu dava üzerinde bir etki yaratmamıştır. Sahibi akrabam olan şirket sahibide bu konudaki ifadesinde işlemlerin hiçbirinden haberinin olmadığını bu tür işlemleri benim yaptığını söylemiştir. Ayrıca taşeronluk işlemlerinden dolayı benim adıma olan şirketin ana firmaya kestiği faturaların karşılığında hiç bir ödeme yasal yollardan yapılmamıştır. Bu durumuda mahkemede dile getirmemize rağmen hakim bu kararı vermiştir. Bu ödemeler ile ilgili olarak Yargıtaya bilgi verilebilirmi? yada ana firma hakkında alacak davası açılabilirmi? Hüküm 1- Sanığın sübut bulunan 2003 yılına ait sahte fatura kullanmak suçundan eylemine uyan 217 sayılı VUK .nun 359/b-1 mad. gereğince suçun işleniş biçimi ve özellikleri göz önüne alınarak takdiren 18 AY HAPSİ İLE CEZALANDIRILMASINA, Sanığın cezasından TCK. nun 80. maddesi gereğince takdiren 1/6 oranında artış yapılarak 21 AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, Sanığın cezasından başkaca indirime ve arttırıma kanunen yer olmadığına, Sanığın kişiliği, sabıkalı oluşu, suçun işlenmesindeki özellikler ile ileride bir daha suç işlemekten çekineceğine dair mahkememize olumlu kanaat gelmemesi nedenleriyle hakkında 647 sayılı Yasanın 6 ve 5728 sayılı Yasa ile değişik CMK nun 231/5 nci maddelerinin tatbikine yer olmadığına, Katılan kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 575 tl vekalet ücretinin sanıktan alınıp katılana verilmesine, Sanıkların sarfına neden oldukları 5 çağrı kağıdı tutarı 22,5 tl yazışma gideri tl ve bilirkişi ücreti 100 tl olmak üzere 124,15 tl yargılama giderinin sanıktan tahsiline, Sanık müdafiinin yüzüne karşı, katılan vekilinin yokluğunda, huzuru ile talebe uygun olarak 7 gün içinde temyiz yolu açık olmak üzere temyiz edildiğinde Yargıtay ilgili Ceza Dairesine gönderilmek üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. Şeklindedir. 1- Şimdi bu karara göre avukatım bana cezanın en alt limitten verildiğini söylemektedir, bu doğrumu bilemiyorum açıkcası, 2- Ayrıca dosyayı temyiz ettiğini ve uzun bir süre yargıtayda kalabileceğini ve büyük ihtimal ile bozma kararının çıkabileceğini söylemektedir. Bu anlamda sizlerin görüşlerini almak isterim. 3- Temyiz edilen bu tür bir kararın zaman aşımı sürelerinin ne kadar olduğunu bilmiyorum, sizlerden bu konuda da bilgi talep etmekteyim. Suçun işleniş tarihi 2003 yılı vergi dönemi, davanın ilk açılış tarihi 2008 mart ayıdır karar tarihi ise 2009/nisan ayıdır 4- Bu konuda duyduğuma göre çok emsal karar varmış, yakın akrabalarının üzerine şirket kurma vs gibi işlemler ancak Yargıtayın web sitesini çok araştırdım maalesef Hukukçu olmadığımdan bulamadım. Bu tür emsal karar biliyormusunuz? 5- Maalesef yaşamımdaki ilk mahkeme deneyiminden böyle bir ceza almış bulunmaktayım, bu durum aile birliğimede ciddi zararlar vermiş, eşimle beni boşanma aşamasına getirmiştir. Sizden ricam bu konuda bildiklerinizi benimle paylaşmanızdır. Şimdiden çok teşekkür eder , saygılar sunarım. Engin Hukuki NET Güncel Haber 13-05-2009 132143 Nedir? Re Vergi Usul Kanunu madde 359/b-1 den alınan ceza ve temyizi Yürürlükte bulunan Vergi usul kanununa göre KAÇAKÇILIK SUÇLARI VE CEZALARI Madde 359 - Değişik madde 22/07/1998 - 4369/14 md.;Değişik madde 23/01/2008-5728 a Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan; 1 Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler, 2 Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, Hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir. Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir. b Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir. c Bu Kanun hükümlerine göre ancak Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basanlar veya bilerek kullananlar iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 371 inci maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında bu madde hükmü uygulanmaz. Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344 üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez. CEZADAN İNDİRİM Madde 360 - Değişik madde 22/07/1998 - 4369/15 md.;Değişik madde 23/01/2008-5728 359 uncu maddede yazılı suçların işlenişine iştirak eden suç ortaklarının bu suçların işlenmesinde menfaatinin bulunmaması halinde, Türk Ceza Kanununun suça iştirak hükümlerine göre hakkında verilecek cezanın yarısı indirilir. ÖNEMLİ NOT Suçun işlenme tarihi 2003 olduğuna göre o tarihteki VUK. ve karar verilirken yürürlükteki VUK. karşılaştırılır, hangisi sanığın lehine ise o uygulanır. Bu itibarla linkindeki maddesine de bakmanız gerekmektedir. Re Vergi Usul Kanunu madde 359/b-1 den alınan ceza ve temyizi sunyata rumuzlu üyeden alıntı Değerli Hukukçu arkadaşlar, aşağıda yazdığım konu ile ilgili olarak bazı sorularım olacak, cevaplarsanız çok memnun kalırım. Zira benim avukatımdan aldığım bilgilerden pek fayda göremedim. Çok fazla hukuki terimler ile kafamı karıştırdı doğrusu. Hakkımda açılan 213 sayılı kanuna muhalefet suçundan dolayı mahkeme hapis cezasına karar verdi. Bu kararı aynen aşağıya yazıyorum. Davanın içeriği Sigortalı olarak çalıştığım şirketin sahiplerinin ben ve eşim adına şirket kurup kendi firmalarına taşeronluk yaptırmaları ve bu süre zarfında KDV giderlerinin bu üzerime kurulmuş firma üzerinde bırakılmasıdır. Sonrasında ise sahte fatura kullandıkları ortaya çıkmış ancak şirket müdürü olarak ben yargılanmış bulunmaktayım. O şirkette sigortalı olarak işçi pozisyonunda çalışmam ve bunu ispat etmemde bu dava üzerinde bir etki yaratmamıştır. Sahibi akrabam olan şirket sahibide bu konudaki ifadesinde işlemlerin hiçbirinden haberinin olmadığını bu tür işlemleri benim yaptığını söylemiştir. Ayrıca taşeronluk işlemlerinden dolayı benim adıma olan şirketin ana firmaya kestiği faturaların karşılığında hiç bir ödeme yasal yollardan yapılmamıştır. Bu durumuda mahkemede dile getirmemize rağmen hakim bu kararı vermiştir. Bu ödemeler ile ilgili olarak Yargıtaya bilgi verilebilirmi? yada ana firma hakkında alacak davası açılabilirmi? Hüküm 1- Sanığın sübut bulunan 2003 yılına ait sahte fatura kullanmak suçundan eylemine uyan 217 sayılı VUK .nun 359/b-1 mad. gereğince suçun işleniş biçimi ve özellikleri göz önüne alınarak takdiren 18 AY HAPSİ İLE CEZALANDIRILMASINA, Sanığın cezasından TCK. nun 80. maddesi gereğince takdiren 1/6 oranında artış yapılarak 21 AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, Sanığın cezasından başkaca indirime ve arttırıma kanunen yer olmadığına, Sanığın kişiliği, sabıkalı oluşu, suçun işlenmesindeki özellikler ile ileride bir daha suç işlemekten çekineceğine dair mahkememize olumlu kanaat gelmemesi nedenleriyle hakkında 647 sayılı Yasanın 6 ve 5728 sayılı Yasa ile değişik CMK nun 231/5 nci maddelerinin tatbikine yer olmadığına, Katılan kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 575 tl vekalet ücretinin sanıktan alınıp katılana verilmesine, Sanıkların sarfına neden oldukları 5 çağrı kağıdı tutarı 22,5 tl yazışma gideri tl ve bilirkişi ücreti 100 tl olmak üzere 124,15 tl yargılama giderinin sanıktan tahsiline, Sanık müdafiinin yüzüne karşı, katılan vekilinin yokluğunda, huzuru ile talebe uygun olarak 7 gün içinde temyiz yolu açık olmak üzere temyiz edildiğinde Yargıtay ilgili Ceza Dairesine gönderilmek üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. Şeklindedir. 1- Şimdi bu karara göre avukatım bana cezanın en alt limitten verildiğini söylemektedir, bu doğrumu bilemiyorum açıkcası, 2- Ayrıca dosyayı temyiz ettiğini ve uzun bir süre yargıtayda kalabileceğini ve büyük ihtimal ile bozma kararının çıkabileceğini söylemektedir. Bu anlamda sizlerin görüşlerini almak isterim. 3- Temyiz edilen bu tür bir kararın zaman aşımı sürelerinin ne kadar olduğunu bilmiyorum, sizlerden bu konuda da bilgi talep etmekteyim. Suçun işleniş tarihi 2003 yılı vergi dönemi, davanın ilk açılış tarihi 2008 mart ayıdır karar tarihi ise 2009/nisan ayıdır 4- Bu konuda duyduğuma göre çok emsal karar varmış, yakın akrabalarının üzerine şirket kurma vs gibi işlemler ancak Yargıtayın web sitesini çok araştırdım maalesef Hukukçu olmadığımdan bulamadım. Bu tür emsal karar biliyormusunuz? 5- Maalesef yaşamımdaki ilk mahkeme deneyiminden böyle bir ceza almış bulunmaktayım, bu durum aile birliğimede ciddi zararlar vermiş, eşimle beni boşanma aşamasına getirmiştir. Sizden ricam bu konuda bildiklerinizi benimle paylaşmanızdır. Şimdiden çok teşekkür eder , saygılar sunarım. Engin Naylon fatura düzenlemekten mahkemece suçunuz sabit görülmüş. Yani naylon fatura düzenlediğiniz mahkemece kabul edilmiş durumda Yargıtaya başvururken 1-Ben naylon fatura düzenlemedim. Demeniz gerekir. Buna delil olarak örneğin faturaarda imzam yok, faturaları ben kendi el yazımla yazmadım diyebilirsiniz. 2-Faturayı mahkeme naylon kabul ettikten sonra o faturanın nasıl ödendiğini araştırmaması çok normaldir. Yani ödeme ile ilgili ileri süreceğiniz iddialar çok önemli değil. 3- Yargıtay bozma kararı vermeyebilir. Bunun için sizin hangi gerekçeleri ileri sürerek bozma talep ettiğiniz önemlidir. 4-Suç 2003 yılında işlendiğine göre 7,5 yıl sonra dava zamanaışmına uğrar. Yani 2011 yılının 10'ncu ayının sonunda... 5-Emsal karardan çok siz kendi durumunuzu ayrıntılı olarak anlatsanız daha çok yardımcı olabiliriz. Yani mahkeme nasıl bu kadar kesin olarak sizin naylon fatura kestiğinize karar verdi. Ona bakmak gerek... 6- Aile birliğiniz için üzüldüm ama elden ne gelir. Başa gelen çekilir. Şimdi kendinizi temize çıkaracak olay ve delilleri düşünmeniz gerekiyor.
359/b sahte belge düzenlemek Sayın üyeler ; Sayın Savcı dan gelen iddianame yi yazıyorum ve sizlerin bilgilerinizi bekliyorum Şüphelinin yüksek matrahlı KDV beyannamesi vermesine ragmen cüzi miktarda ödenecek KDV vergisi beyan ettigi ayrıca beyan ettigi vergileri ödemedigi işyerinde işçi çalıştırdıgı işçilerin gelir stopajını ödemedigi tahakkuk eden vergileri ödemedigi mal ve hizmet aldıgı firma ve şirketlerin sahte belge düzenlemekten dolayı haklarında vergi teknik raporları oldugundan şüphelinin sahte belge düzenlemiş oldugunun anlaşıldıgı Böylece şüphelinin 213 sayılı vergi usul kanunun 359/b maddesinde belirtilen sahte belge düzenlemek suretiyle vergi kaçakçılıgı sucunu işlemiş sayan hükme aykırı davranarak şüphelinin 213 sayılı vergi usul kanununa muhalefet ettigi anlaşılmış olmakta şüpheli hakkında düzenlenen iddianamenin kabuluyle hakkındaki kavusturmanın acılarak yukarıda belirtilen sevk maddeleri geregince cezalandırılmasına.... Yukarıda yazdıgım konudan ceza alırmıyım 359/b yi biraz araştırdım 3 ila 5 yıl arası hapis cezası varmış verdigim ifadem de aşagıda belirtiyorum sizlerden gerekli yardımları bekliyorum İddianamedeki suçlamalardan dolayı ruh saglıgım bozuldu kullandıgım ilaçlar konuşmamı ve ifade vermeme engel teşkil etmektedir konuşmamda zorluk çekiyorum Nisan ve Mayıs aylarında ....... Devlet hastanesinde yatarak tedavi gördüm şu an hala ayakta ilaç tedavisi görmekteyim raporlarımı ekte mahkeme ye sundum Suçlamaları kabul etmiyorum adı geçen firmaların sahte belge düzenlendiklerine ilişkin bilgimm yok ben ticaret ve ithalat yapan bir firmayım istanbul da ve fuarlara katıldım bunlarla alakalı da evraklarımı mahkeme ye sundum hatta bu firmalara çek ödemelerimin makbuzlarını da mahkemeye sundum Ticaret hayatında vermiş oldugumuz hizmet malzeme ürünlerin karşılıgını alamadıgımızda oldu bunlarda bizim ödeme ve nakit akışımızı etkiledi gelen ödemeleri mecburen malzeme ve ürün aldıgımız yerlere ödeme yaptıgımız için Sgk ve Vergi borçlarımızı ödüyemedik yorumlarınızı ve yardımlarınızı bekliyorum saygılarımla Hukuki NET Güncel Haber 04-01-2015 024052 Nedir? Cevap 359/b sahte belge düzenlemek Cevap 359/b sahte belge düzenlemek konu günceldir lütfen yorumlarınızı bekliyorum Cevap 359/b sahte belge düzenlemek Öncelikle herkese merhaba, Ben de bir süredir,bu saçma sapan vergi incelemesi ile yılında bir zamanda şirketimizi büyüttük Doğalgaz taahhüt işi yapıyorduk evlere doğalgaz tesisatı yapıp gaz işlemlerini zaman da okul binaları,toplu konutların tesisat işlerini bir okul işi yaparken bir elektrik tesisat işi vardı tanıdığımız bir arkadaşımıza işi pasladık ancak kendisinin firması olmadığından işi bizim firmamız üzerinden yapmasına da göz bu elektrik işi yapılırken yüklü miktarda bir elektrik kablosu ihtiyacı oldu ve biz kabloyu bir tanıdığın tavsiye ettiği firmadan çok da uygun bir bedel ile satın aldık ve işi yaptığımız yere fatura ederek sattık. tl .Tüm bu olaylar 2009 yılında oldu ve malın satın alınması ve satılması işleri 2009 ağustos ayında arada biz şirketimizi 2012 yılında kapanış vermeden işlerimizin bozulması nedeniyle yurtdışında çalışmaya vergi borcumuzu borçlarımızı taksitlendirdik ödedik ve ödemeye devam 2014 kasım ayında vergi dairesine bir konu için görüşmek üzere çağırıldık ve yılında kablo algığımız firma kodlu bir firma imiş ve naylon fatura işi yapıyormuş,beyanname vermiyormuş,vergisini ödemiyormuş biz acemiydik tabi yeni açmıştık firmamızı ve hiç araştırmadık satıcı firmayı velasıl bu sebepten vergi dairesi bizi incelemeye istediler verdik, tl lik faturanın tl sini banka üzerinden ödedik diğer kısmı ise elden kısım kısım ödeyerek gerçekten aldık ve hala devam ediyor herhangi bir ceza ya da tebligat yapılmadı son faturanın aslını istediler ancak çok uzun zaman geçtiği için aradan faturayı bulamıyoruz ve bu şekilde inceleme devam bugün itibari ile herhangi ceza tebligat elimize ulaşmış değil ve memur bayanda hiç bir bilgi sormak istediğim istediğim ceza tebliğ edilirse, zamanaşımı söz konusu olur mu ? faturayı alış tarihimiz çağırıldığımız tarih ve hala ceza kesilmedi ya da bir işlem ceza kesilirse bu ceza için zamanaşımı söz konusu olur mu? çünkü ceza yarın kesilmiş olsa ve tebliğ edilse tarihli olacak ve tarihli fatura için tarh süresi dolmuş olmayacak mı? bu konuda bilgisi olan yetkili bilgili arkadaşların bilgilendirmesini rica ediyorum. Şimdiden yardımlarınız için teşekkürler Saygılarımla... Nasıl ayrı bir soru şeklinde herkese soracağımı bulamadığımdan sorumu buraya yazmak zorunda kaldım. Cevap 359/b sahte belge düzenlemek Birinci soru Savcılığa intikal ettiğine göre naylon sahte fatura kesildiğine ilişkin ciddi bulgular vardır. Bunları bulmak gerekir. İkini arkadaş ise malın nakliyesi nasıl oldu. Arada sözleşme var mı? Sattığınız firma teslim tutabağı verdi mi? Aldığınız firma ile böyle bir tutanak yaptınız mı? Neye dayanarak gerçekten malı aldık ve sattık diyorsunuz bunların hepsi önemlidir. Cevap 359/b sahte belge düzenlemek konunun uzmanı sağlam bir avukat tutmanı tavsiye ederim. Cevap 359/b sahte belge düzenlemek son durum su an için baro dan avukat talep ettik ve avukatımız geldi 12 haziran da davam var muhasebecim tanık sıfatı işle dinlenecek daha sonra da dosyalarım bilirkişiye gönderilecek şu anki durum bu ilginize teşşekkür ederim- - - Updated - - - SAHTE FATURA YA CEZA YOK DİYE BİR YAZI BULDUM BUNU SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM BUNDA SON DURUM NEDİR ? Anayasa’nın 148’inci maddesinde 2010 yılı referandumu ile yapılan değişiklikle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu kabul edilmiştir. Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünde düzenlenerek bireysel başvuru uygulaması, 23/09/2012 tarihinde başlamıştır. Vergi işlem ve davalarında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolu, AİHM’in vergilendirme alanında verdiği emsal ihlal kararlarını dikkate alarak Vergi Dünyası dergisinin Mayıs 2014 sayısında ayrıntılı olarak ele almıştım. Bu makalemin özet hali, internet adresinde de yayınlanmıştı. Vergi Usul Kanunu’nun 344 ve 359’uncu maddelerinde; Vergi kaçakçılığı suçu bakımından hem üç kat vergi ziyaı cezası kesilmekte hem de hapis cezası yaptırımı bakımından Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurulmaktadır. Yani, daha genel ifade etmek gerekirse vergi kaçakçılığı suçlarında hem üç kat vergi ziyaı cezası hem de hapis cezası yaptırımları öngörülmüştür. Cumhuriyet Savcısı’nın Vergi Suçu Raporu’ndan sonra iddianame düzenleyip dava açması ve vergi dairelerinin de Vergi/Ceza ihbarnamelerini tebliğ etmesi sonrasında; Mükellefler ile bunların kanuni temsilcisi ve yöneticileri bakımından zorlu, sıkıntılı ve genellikle eş zamanlı olarak yürüten bir davalar süreci başlayabilmektedir. Hukukun evrensel ilkelerinden birisi, “ne bis in idem” ilkesi yani bir kişinin aynı fiilden dolayı ancak bir kez yargılanıp bir kez cezalandırılmasıdır. Ne bis in idem ilkesi, gerek ceza muhakemesi gerekse hukuk muhakemesinin temel ilkelerinden birisidir. Ne bis in idem ilkesinin temel amacı, kesin bir hükümle sonuçlanmış bir cezai yargılamanın tekrarlanmasını yasaklamaktır. AİHM, Ruotsalainen/Finlandiya kararında, mükellefin kamyonetinde motorin yerine daha düşük oranda vergiye tabi yakıt yağı kullanması nedeniyle, iki ayrı kanuna göre ilk olarak hafif bir vergi cezası daha sonra mükellefin ödediği vergi ile ödemesi gereken vergi arasındaki farkın üç katı tutarında yakıt bedeli istenmesi; aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkının ihlali olarak kabul etmiştir. AİHM, Glantz/Finlandiya kararında ise örtülü kar dağıtımı nedeniyle hem vergi cezası hem de aynı gelirin beyan dışı bırakılması nedeniyle ağırlaştırılmış vergi kaçakçılığı kapsamında hapis cezası uygulanmasını aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkının ihlali olarak kabul etmiştir. AİHM’nin, ne bis in idem ilkesine vücut veren ve AİHS’nin 7 numaralı ek protokolün 4’üncü maddesinde düzenlenen “aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı” kapsamında ihlal kararı verdiği Ruotsalainen/Finlandiya kararı ile Glantz/Finlandiya Kararları hem üç kat vergi ziyaı cezası hem de hapis cezası uygulanan vergi kaçakçılığı suçları için emsal kararlar niteliğindedir. AİHM’in Glantz/Finlandiya kararının, vergi kaçakçılığı suçları için Finlandiya sistemi ile aynı şekilde eş zamanlı olarak yürütülen ve fakat birbirinden bağımsız yargılamalarla hem üç kat vergi ziyaı cezası hem de hapis cezası uygulanmasını kabul eden Ülkemiz vergi sisteminde de derin etkileri olmasını beklemekteyiz. Ceza veya vergi davasından hangisi önce kesinleşirse onun hükmünün uygulanması diğerinin reddedilmesi gerekir. Yani, vergi suçlarında hem üç kat vergi ziyaı cezası hem de hapis cezası uygulanması mümkün değildir; bunlardan sadece birisi uygulanabilir. Vergi mahkemesinin mükellef lehine veya aleyhine verdiği hükmün kesinleşmesi üzerine, artık ceza mahkemesinde dava reddedilecek hapis cezasına hükmedilmesi mümkün olmayacaktır. Bu durumda, ilk hükmün kesinleşmesi ile birlikte diğer mahkemeye başvurup davanın reddedilmesini talep etmek veya Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmak gerekebilir. Cevap 359/b sahte belge düzenlemek son durum güncel dir bilginizi bekliyorum saygılarımla Cevap 359/b sahte belge düzenlemek ilk yazıyı okudum sadece.. Zamanaşımı tarh ve tebliğ de 5 yıldır. 2009 yılı için zamanaşımı süresinin son günü 31/12/2014 olmaktadır. Çünkü zamanaşımı bir sonraki yılın başından başlayarak 5 yıldır. Böyle olmasına rağmen yinede verginin tarhının 31/12/2014 ü geçebileceğine ilişkin bir şüphe nedeniyle takdire sevk işlemi yapılır ve 31/12/2015 e uzar süre. Uzun lafın kısası 10 gün içinde bir tebligat almamış olursanız, bir cezaya da muhatap kalmayacağınızı söyleyebilirim.
VUK 359, Vergi Kaçakçılığı Suçları ve Cezaları Kanunu Vuk 359 a-2, Vuk 359/b, Vuk 359 düzenleme 2021, Vuk 359/b mevzuat, Vuk 359/b yargıtay kararları konularında en çok merak edilen VUK 359, Vergi Usul Kanununun 359. Maddesi ifade etmekte olup “Vergi Kaçakçılığı” suçunu düzenler. Vuk 359 Toplumda oldukça sık işlenen bir suç olup VUK 359 nedeniyle yargılanan kişilerin yargılama sürecinde müspet netice elde edebilmesi adına uzman bir hukukçudan hukuki destek alması, dava seyri için oldukça kritiktir. İçindekiler1 VUK 359 Cezası2 Vergi Kaçakçılığı Suçunu Oluşturan Haller3 VUK 359 Zamanaşımı4 VUK 359 Adli Para Cezası5 VUK 359 Yargıtay Kararları VUK 359 Cezası VUK 359’un vergi kaçakçılığı suçu üzerinde temellenen usul kanunu olduğunu ifade ettik. Bu kanun gereği; tutulan, düzenlenen ve saklanması ve ibraz edilmesi mecburi olan kayıt, belge ve defterlerin usulüne uygun tanzim edilmemesi, kayıtlarda değişiklik ve tahrifat gerçekleştirilmesi, yok edilmesi ve kayıtlarda hile yapılması vergi kaçakçılığı suçu kapsamında değerlendirilen eylemlerdir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 359. Madde uyulması gereken kuralları ifade etmekte olup kanunun düzenlediği hükümlere aykırı hareket edilmesi ile vergi kaçakçılığı suçu oluşur. Vergi kaçakçılığı suçunu konu alan soruşturma ve kovuşturma sürecinde uygulanacak hükümler, Ceza Muhakemesinin genel hükümleridir. vuk 359 Vergi Kaçakçılığı Suçunu Oluşturan Haller Vergi kaçakçılığı suçu Vuk 359 tek bir şekilde değil birkaç farklı fiil ve durumun gerçekleşmesi ile tezahür eder. Bu suç ve durumlar şu şekilde ifade edilmiştir Defter, Kayıt ve Belgelerin Tahrif Edilmesi Vergilemeye dair bilgiler içeren, saklanması ve gerektiğinde ibraz edilmesi zorunlu kılınan defterdeki yazıların tahrif edilmesi yani silinmesi veya rakamların karalanması suretiyle vergi matrahının belirlenmesini güç ya da imkansız hale getirmek, vergi kaçakçılığı suçu kapsamında değerlendirilir. Defter, Kayıt ve Belgeleri Saklama Vergi incelemesi sürecinde noterce onaylanmış vergiye dair bilgilerin mevcut olduğu kayıtlar ya da herhangi bir biçimde varlığını belirlenen defter ve belgelerin ilgili kişilere ibraz edilmemesi halinde ve söz konusu belge, kayıt ve defterlerin saklanması durumunda vergi kaçakçılığı suçu oluşur. Yanıltıcı Belge Düzenleme ve İşlem Yapma Vergiye dair durumların belgelenmesi esnasında doğru bilgilerin değiştirilerek farklı bilgiler eklenmesi ve değiştirilen belgelerin kullanılması da vergi kaçakçılığı suçu kapsamında değerlendirilir. Muhasebe Hileleri Genellikle gayri yasal işlemler yapılırken söz konusu yasa dışı faaliyetleri saklamak gayesiyle muhasebe hilelerine başvurulur. Gerçek matrahın belirlenmesine mani olmak suretiyle düşük vergi ödemek maksadıyla yapılan muhasebe hileleri, vergi kaçakçılığı suçuna konu teşkil eder. Gerçeği Aykırı Hesap Açma Gerçekte var olmayan kimseler üzerine hesap açmak vergi kaçakçılığı suçunun meydana gelmesini sağlar. Çift Defter Tutmak Vergi kayıtlarını konu alan defter tutmak bazı durumlarda zaruri bazı durumlarda da gereklidir. Fakat yasaca ifade edilen haller haricinde ticari hesap ve işlemlerin kaydedildiği bir başka defterin tutulması, çift defter tutmak başlığı altında değerlendirilen ve vergi kaçakçılığı suçuna sebebiyet veren bir başka durumdur. Defter Belge ve Kayıtlarda Sahtecilik Vergilendirmeye ilişkin bilgilerin kaydedildiği defter, belge ya da kayıtların imha edilmesi, imha edilen sayfaların farklı sayfalar ile değiştirilmesi de vergi kaçakçılığı suçu kapsamında değerlendirilmektedir. Vergi kaçakçılığını konu alan suçlarda uzlaşma imkanı VUK 359 hükmü gereği mümkün değildir. Bunun yanı sıra VUK 359 başlığı altında ifade edilmesi gereken bir diğer önemli nokta; vergi ziyaı suçunun şikayete bağlı suçlardan olmadığıdır. Yani vergi ziyaı suçu yetkili merciler eliyle resen soruşturmaya tabidir. VUK 359 Zamanaşımı VUK 359 kapsamında işlenen suçlarda uygulanan zamanaşımı, TCK’da ifade edilen genel zamanaşımı kurallarını göre tespit edilir. Bu itibarla VUK 359 zamanaşımı, sekiz yıl olarak ifade edilmiştir. Zamanaşımının başlangıç süresi de önemlidir. Suça neden olan fiillere göre zamanaşımı başlangıcı farklı tarihlerde olup bu durumlar şu şekilde ifade edilebilir Sahte hesap açmak suretiyle vergi kaçakçılığı suçu işlenirse zamanaşımı, sahte hesabın açıldığı tarihten başlar. Sahte belge düzenleme ve bu belgeyi kullanma halinde zamanaşımı sahte belgenin düzenlendiği tarihten başlar. Saklanması ve gerektiğinde ibraz edilmesi zorunlu tutulan belgelerin imha edilmesi durumunda belgelerin yok edilmesine yönelik işlemin gerçekleşmesi ile zamanaşımı başlar. Defter, belge ve kayıtların tahrif edilmesi ile işlenen vergi kaçakçılığı suçunda söz konusu tahrifin yapıldığı tarih baz alınarak zamanaşımı başlar. VUK 359 Adli Para Cezası VUK 359 kapsamında ceza yargılaması ile birlikte suçun faili hakkında verilen ceza kararının bir yılın altında olması ve harici koşulların sağlanması halinde verilen cezanın adli para cezasına çevrilmesi mümkündür. Ancak vergi kaçakçılığı suçlarının ceza yargılaması neticesinde uygulanan yaptırımın bir yılın üzerinde olması sebebiyle VUK 359 kapsamında işlenen suçların adli para cezasına çevrilmesi imkan dışıdır. Diğer sorularınız için Avukata Sor linkini kullanabilirsiniz. vuk 359 VUK 359 Yargıtay Kararları 11. Ceza Dairesi 2021/4605 E. , 2021/6225 K. “İçtihat Metni” MAHKEMESİ Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ Sahte fatura düzenleme, tefecilik 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 311. maddesine göre, eski hale getirme talebiyle birlikte temyiz talebinde de bulunulması halinde inceleme merci Yargıtay’ın ilgili dairesi olduğundan; Mahkemenin tarihli “temyiz talebinin kabulüne” ilişkin ek kararın kaldırılarak yapılan incelemede; Sanığın yokluğunda verilen hükmün, okuma yazma bilmeyen eşine Tebligat Kanunu’nun 24. maddesi uyarınca komşu huzurunda usulüne uygun tebliğ edilmediği ve tebligatın geçersiz olduğunun anlaşılması karşısında; eski hale getirme talebinin kabulüyle sanığın öğrenme üzerine yaptığı temyiz isteminin süresinde olduğu belirlenerek yapılan incelemede; 1-… Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/10044 sayılı soruşturma dosyasında 24/10/2014 tarihli 2014/2138 Esas sayılı iddianamesi ile …. Hal. … yetkilisi olan sanık …’nun 2009 takvim yılında sahte fatura düzenlediği ve tefecilik yaptığı iddia ve kabul edilen kamu davasında, Mahkemenin 06/11/2014 tarihli tensip zaptının Ankara Talimat bürosunun 26/05/2014 tarihli, 2014/10242 İddianame sayılı iddianamesi üzerine düzenlendiği, ancak buna dair iddianameye dosya içerisinde rastlanılmadığı, aynı dava dosyasının 05/11/2015 tarihli beşinci duruşmasında “birleşen dosyanın müştekileri … … ve …’in dinlenmesi için adlarına duruşma gün ve saatini bildirir davetiye çıkartılmasına” şeklinde ara karar kurulduğu ancak dosya kapsamında birleştirme kararına rastlanılmadığı, dosyanın 10/12/2015 tarihli yedinci duruşmasında müşteki sıfatıyla … … ve …’in ifadelerinin alındığı ve beyanlarında sanığı aynı köyden olması nedeni ile tanıdıklarını beyan ettikleri, ancak nüfus kütüklerine bakıldığında aynı köy nüfusuna kayıtlı olmadıklarının anlaşıldığı, Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/10520 sayılı soruşturma dosyasındaki emniyet fezlekesinde müştekilerin … … ve …, sanığın ise … TC kimlik numaralı 03/04/1963 doğum tarihli, …/Merkez/… nüfusuna kayıtlı … olduğu, gerekçeli karar başlığında yer alan sanık …’nun doğum tarihinin ise 01/03/1973 ve …/Merkez/Durak nüfusuna kayıtlı olduğu; … Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/10520 sayılı soruşturma dosyasının kapak kısmına 2012/8704 sayılı müştekisi … … ve …, suç tarihi 30/10/2012 şüphelisi … TC kimlik numaralı 03/04/1963 doğum tarihli, …/Merkez/Elmacık nüfusuna kayıtlı … hakkında tefecilik ve dolandırıcılık suçlarından 16/04/2013 tarihli Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar suretinin iliştirilmiş olduğunun görüldüğü, ancak dosya kapsamında kararın ait olduğu soruşturma evraklarına rastlanılmadığı ve dosya kapsamında katılan sıfatını almış olan … … ve …’in hükümden sonra 01/11/2016 havale tarihli dilekçelerinde sanık …’nun şikayetçi oldukları … olmadığını, şikayetçi oldukları şahsın … TC kimlik numaralı … olduğunu beyan etmeleri karşısında belirtilen hususların mahallinde araştırılarak sanığın hukuki durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması, 2-Sanığın atılı suçlamaları kabul etmediği ve mahkemece tanık sıfatı ile dinlenen kredi karti sahiplerinden sadece tanıklar … ve … … …’in kartlarından yapılan çekimlerin mal ve hizmet karşılığı olmadığı, komisyon karşılığı kredi kartlarından çekim yapılarak borçlarının ötelendiğini beyan ettikleri ancak bu şahısların kartlarından yapılan çekimlerin 2008 yılına ait olduğu dosya kapsamından anlaşılmakla gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından , aSuça konu faturaları kullandığı belirlenen mükellefler hakkında karşıt inceleme raporu düzenlenip düzenlenmediği ilgili vergi dairesinden sorularak, düzenlenmiş ise onaylı örneklerinin getirtilmesi, bAynı mükellefler hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılması; dava açıldığının tespiti halinde, dosyalarının getirtilerek incelenmesi ve bu davayla ilgili belgelerin onaylı örneklerinin dosyaya eklenmesi, cSanıkların iş yerinde 2009 yılında POS cihazı yüksek tutarlı çekim yapılan kişiler arasından kanaat oluşturacak sayıda kişinin CMK’nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi, yapılan işlemlerin gerçek kontör alımına dair ve fatura karşılığı olup olmadığının sorulması, dGerektiğinde faturaların, gerçek kontör satımına ilişkin olup olmadığının belirlenmesi yönünden, sanıkların satımını yaptığını söyledikleri kontörlerle ilgili kayıtları getirtilerek, yeterli kontör girişi olup olmadığı, alım ve satım miktarlarının uygunluğu yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılması, 3Kabule göre de; aSanığın, POS cihazlarını kullanım amaçları ve sözleşme koşulları dışında, kredi kartı sahiplerinin nakit ihtiyaçlarının karşılanması veya kredi kartı borcunun ertelenmesi amacıyla kullanmaktan ibaret fiillerinin, hem 5237 sayılı TCK’nin 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunu hem de 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 36. maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme suçunu oluşturduğu anlaşılmakla, her iki suç için öngörülen cezaların aynı olması karşısında, 5237 sayılı TCK’nin 44. maddesi ve özel normun önceliği ilkesi gereğince sanık hakkında 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 36. maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme suçundan hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden tefecilik suçundan mahkumiyet kararı verilmesi, b5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, tarihinde Üye … ve Üye …’ın tefecilik suçuna ilişkin 3/a nolu bozma yönünden karşı oyu ve oy çokluğu, diğer yönlerden oy birliği ile karar verildi. DEĞİŞİK GEREKÇE Dairemizin tarih ve 2016/12209 Esas, 2019/2502 Karar- tarih ve 2017/15306 Esas, 2020/2037 Karar- tarih ve 2018/4059 Esas, 2020/2038 Karar sayılı kararlarına karşı yazmış olduğumuz karşı oylarımızda ayrıntılı olarak açıkladığımız üzere; Tefecilik suçunun oluşumu için kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesi yeterli olup faiz karşılığında ödünç olarak verilecek paranın kişiye elden ve nakten verilmesi yada doğrudan banka hesabana yatırılması ile tefecilik suçu tamamlanmış olur. Failin ödünç verdiği parayı geri alabilmek için başkaca fiiller gerçekleştirmesi halinde ve bu anlamda ödünç parayı alan kişinin kredi kartını mal ve hizmet satışı olmadan POS cihazından geçirmek suretiyle gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlemesi durumunda 5464 sayılı kanunun 36. maddesinde düzenlenen “gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenleme” suçu, POS cihazı ve banka kayıtlarının vergi kayıtları ile ticari defterle uyumlu hale getirmek için gerçek bir muamele ve durum olmadığı halde bunlar varmış gibi gider pusulası ve fatura düzenlenmesi halinde de 213 sayılı VUK 359 Maddesinde düzenlenen “sahte belge-fatura düzenleme” suçu ayrıca oluşacağından; Somut olayda; Sanık …’nun ekonomik sıkıntı çeken, nakit ihtiyacı olan ve kendisinden borç para isteyen şahıslara faiz karşılığında elden nakit para vermek, yada borç olarak istenen parayı doğrudan talep eden şahısların banka kredi kartı hesaplarına yatırmak şeklinde sübut bulan eyleminin Tefecilik suçunu oluşturacağı, yine sanık …’nun “gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenleme” eyleminin banka kartları ve kredi kartları kanununun 36. Maddesinde düzenlenen suçu, “sahte fatura düzenleme” eyleminin ise 213 sayılı VUK 359/b maddesinde düzenlenen suçu ayrı ayrı oluşturacağından; sayın çoğunluğun kabule göre a bendindeki ” sanığın eyleminin hem TCK’nin 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunu hemde 5464 sayılı kanunun 36. Maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenleme suçunu oluşturması, TCK’nin 44. maddesi ve özel normun önceliği ilkesi gereğince sanık hakkında 5464 sayılı kanunun 36. maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenleme suçundan hüküm kurulması gerektiğine ” ilişkin bozma düşüncesine katılmıyorum. DEĞİŞİK GEREKÇE Sanık hakkında sahte fatura düzenlemek ve tefecilik yapmak suçlarından kamu davası açıldığı ve atılı suçlardan dolayı sanığın mahkumiyetine karar verildiği olayda sayın çoğunluğun “sanığın POS cihazlarını kullanım amaçları ve sözleşme koşulları dışında, kredi kartı sahiplerinin nakit ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kullanmaktan ibaret fiillerinin hem TCK’nin 241 hemde 5464 sayılı kanunun 36. maddesinde düzenlenen suçu oluşturması TCK’nin 241 . maddesinin genel 5464 sayılı kanunun 36. maddesinin ise özel norm niteliğinde bulunması ve özel normun önceliği kuralı ve yine TCK’nin 44. maddesi gereğince 5464 sayılı kanunun 36. maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme suçunu oluşturduğu” yönündeki görüşüne katılmak mümkün bulunmamıştır, zira; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda gerçek içtima kuralının benimsenmesi nedeniyle “Kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza” söz konusu olup, bu husus Adalet Komisyonu raporunda da “Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, Kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır.’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise TCK’nin “Suçların içtimaı” bölümünde, 42 bileşik suç, 43 zincirleme suç ve 44 fikri içtima maddelerinde yer verilmiştir. Suçun kanuni tanımı bağlamında fiil ya da hareketin doğal anlamda değil hukuki anlamda tekliği esas alınmak suretiyle fiil değerlendirilerek hukuki nitelendirilmeye gidilmelidir. TCK’nin 241. maddesinde yazılı tefecilik suçu “Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verme fiilinin tamamlanması ile oluşur. 5464 sayılı Kanun’un 36. maddesinde yazılı suç ise kendisine veya başkasına yarar sağlamak amacıyla gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi, nakit ödeme belgesi ya da alacak belgesi düzenlemek veya bu belgelerde ne surette olursa olsun tahrifat yapılması ile oluşacaktır. Tefecilik suçu ve 5464 sayılı kanunun 36. maddesine aykırılık suçları birbirinden farklı ve bağımsız fiillerle işlenebilen suçlardır. Somut olayda kazanç elde etme amacıyla ödünç paranın sanık tarafından ödünç para verilen kişinin hakimiyet alanına aktarılması ile tefecilik suçu vücut bulmuştur. Tefecilik suçu yönünden ödünç verilen paranın geri dönüşünün garanti altına alınması bu suçtan bağımsızdır. Somut olayda sanık tefecilik suçuna konu kazanç elde etme amacıyla verdiği ödünç nakit paranın geri dönüşünü garanti altına almak amacıyla POS cihazı ile ödünç nakit para ödediği kişilerin kredi kartlarından çekim yapmak suretiyle gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlemek suretiyle tefecilik eyleminden ayrı ve bağımsız ikinci bir eylemde bulunmuştur ki bu eylem 5464 sayılı kanunun 36. Maddesine aykırılık suçunu da oluşturabilecektir. Ancak bu suç nedeniyle açılmış bir dava bulunmamaktadır. Tefecilik suçu ve 5464 sayılı kanunun 36 maddesinde yazılı suçlar bileşik suç olmadığı gibi suç normu farklı ve birbirinden bağımsız olması nedeniyle özel norm genel norm ilişkisinden de söz edilemeyecektir. Kaldı ki farklı kasıtlar altında oluşan sanığın bir den fazla suç teşkil eden eylemlerine TCK’nin 44. maddesinin uygulanma koşulu bulunmamaktadır. Yine olayda TCKnin 43. maddesininde uygulanma koşulu yoktur. Somut olayda sanık hakkında 213 sayılı kanuna aykırılık ve tefecilik suçlarından dava açılmış olduğu gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenleme eylemi nedeniyle sanık hakkında açılmış bir dava bulunmaması karşısında somut olayda tefecilik suçununun oluşacağı görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bu hususa ilişen bozma ilamının 3/a bendinde yazılı bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir. Bu gönderiyi derecelendirmek için tıklayın! 18 Temmuz 2022
vuk 359 b yargıtay kararları