🐻❄️ Geometri Bilim Adamlarının Ilginç Hayat Hikayeleri
Yabancıdillerden, özellikle Arapça ve Farsçadan alınan bilim, fen, sanat ve teknik terimlerin Türkçeleştirilmesi için komisyonlar kurulur. Son derece ağır Osmanlıca terimlerin kullanıldığı “geometri”, eski deyişle “hendese” için ise bu çalışmayı bizzat Mustafa Kemal Atatürk yapar.
Bu demek oluyor ki bilim adamlarının ilginç özellikleri, kimi zaman onların ölümlerine bile neden olabilmiş! 3- İsaac Newton. Bilim adamlarının ilginç hayat hikayeleri kısa bilgiler listesinde elbette ki İsaac Newton’a da yer verdik. Yer çekimini keşfetmesi ile tanınan ve dilimize ‘’Newton kanunları’’ olarak pelesenk
Bilimmerak ve araştırmadan doğar. Sevgideğer okurlarla başka dünyalarda hayatın varlığına ve akıllı canlı varlıkların bulunuşuna işaret eden hem hayattan yaşanmış olayları, kanıtları, kutsal kitap ve peygamber bildirileri, çeşitli ipuçları ve açıklamalardan oluşan 11 haber ve bilgiyi birlikte inceleyelim:
Bu resim bu sabah mail ile elime ulaştı. Aslında yoruma bile gerek yok belki ama, o kadar güldüm ki, sizlerle de paylaşayım istedim. Amerikalılar her şeyin içine bu yüzden kullanım kılavuzu koyuyorlar herhalde, ama benim ülkemde klozetlerden kullanım kılavuzu, dahası kurulum kılavuzu çıkmıyor tabi.
9 Mart 1758 yılında Almanya' da doğdu.Okul yıllarından itibaren Gall arkadaşlarının yüz yapısı ile kişilikleri arasında bağlantı kurmaya çalıştı.Örneğin iri gözlü öğrencilerin daha iyi sözel hafızaya sahip olduğunu tespit etti.Gall' a göre bu hafıza türü , kafanın göz bölgesinin arkasına yerleşen kısmıyla ilintilidir.
Firavun'un başlıca vazifesi, NUR'u aramaktır. Gizli Nur'u, daha canlı ve daha kuvvetli bir surette yüceltmektir.. Biz masonlar, nasıl Süleyman Mabedi'ni inşaya çalışıyorsak, eski Mısırlılar da Ehramı, yani Nur Evini inşaya çalışırlardı. Eski Mısır mabetlerinde yapılan ayinler, bazı derecelere ayrılmıştı.
Okuyucuyu bilim adamlarının ve kimi zaman tesadüf öğesi de içeren buluşların dünyasında bir yolculuğa çıkaran kitap, artık hayatımızın ufak birer ayrıntısı haline gelmiş pek çok gelişmenin aslında nasıl bilim adamlarının inatla işlerine sarılmaları, 'tesadüfleri' değerlendirebilmeleri sayesinde ortaya
HakanŞam el-Mulka mahkemesinde hayat. 11. yüzyılın yöneticileri birbirleriyle yarıştılarsüitin parlaklığı. Eğitimli bir saray kurdular. En etkili, sadece ünlü şair ve bilim adamlarının mahkemesini talep etti. Ömer bu kaderden uzak durmadı. Mahkemedeki hizmet işaretlendi ve biyografisi.
Müslüman bilim adamlarının önemli başarılar sergilediği bir diğer alan da tıp olmuştur. Kısa bir süre içinde geleneksel tıp literatürünün Arapça’ya çevrilmesinden sonra Cebrail b. Buhtişu, Yuhanna b. Maseveyh, Kenkeh el-Hindi, Huneyn b.
DigitalStory. 17 Mayıs 2019 Süleyman Sönmez dijital hikaye, dijital hikaye anlatıcılığı, hikaye anlatıcılığı, storyteller, süleyman sönmez, Youtube. Hikaye Anlatıcılığı çağlardır süren bir gelenek. Günümüzde teknoloji desteği ile yeni bir şekle evriliyor. Youtube ağırlıklı olmak üzere video yayın.
BİLİMADAMLARI | Bilim ve Teknoloji Merkezi. İLGİNÇ BİLGİLER. Ferdinand Porsche (1875- 1951) Nicolaus Copernicus (1473 - 1543) Ömer Hayyam (1048- 1131) Amadeo Avogadro (1776 - 1856) Arşimet. Johann Gregor Mendel (1822 - 1884)
Bilim yönünde, bilimsel bilgi yönünde ilk büyük adımdır bu Bilim tarihçilerine göre, bilimsel bilgi yönünde ilk dev adım, İ.Ö. 600 yılında Miletuslu Thales tarafından atıldı. Ama, bilim tarihini kendi açılarından yeni baştan yazan Yunanlılar, Thales e, insan ömrüne sığmayacak kadar çok keşif ve buluşlar yüklediler.
xARUSgL. Üzerinden yıllar geçse de hafızalardan bir an olsun çıkmayacak bazı eserler var ki, zihinde güçlü etkiler bırakır. Peki ünlü ressamların elinden çıkan, bu tabloları meşhur yapan hikâyeleri nelerdir? 1- Leonardo Da Vinci - Mona Lisa ''Sakladığımı, bakmasını bilen insanlar görebilir.'' Saatte ortalama kişinin ziyaret ettiği, insanlık tarihinin en başarılı tablosu olarak kabul edilen Mona Lisa, Leonardo da Vinci'nin "atmosferik perspektif" uygulayarak çizdiği tablolarından biridir. Leonardo, ressam, astronom, matematikçi, mimar, mühendis, heykeltıraş ve müzisyen gibi birçok yeteneğe sahip bir dehaydı. Aynı anda birçok şeyle meşgul olduğu için, elindeki işlerin yarısı eksiktir. Mona Lisa'da rivayetlere göre hala yarım olduğu söyleniyor. Tabloda ellerini birbirine bağlamış bir kadın resmedilmiştir. Leonardo'nun çizdiği kadın bir piramiti oluşturuyor ve ellerin kıvrımı aslında piramitin köşesidir. İtalya Kültürel Miras Komitesi Başkanına göre; eserdeki kadının, sağ göz bebeğine "l" ve "v", sol göz bebeğinde ise "c" ve "b" harfleri gizli. "L" ve "v" harflerinin, Leonardo da Vinci'nin baş harfleri olduğu düşünülüyor. Peki kim bu kadın? Kimliği konusunda birçok rivayet olsa da, bunlardan "Fransız bir tüccarın eşinin portresi" olduğu ya da ölen bir çocuğunu kaybetmiş bir annenin yüz ifadesi en popüler söylemlerdendir. Meryem Ana'nın Madonna kısaltması olan "Mona" ile modellik yapan kişinin, Francesco del Giocondo'nun karısı Lisa ile adının birleşiminin, esere ismini verdiği yönündedir. Nedir bu kaşların sırrı? Rönesans'ın hâkim olduğu bu dönemde, kadınların kaşlarını tamamen alma modası vardı. Chuck Palahniuk'a göre ise aslında tablo ilk çizildiğinde kadının kaşları vardı. Ancak temizliği sırasında yanlış bir malzeme ile kaşların silinmesine sebep oldu. Başka bir hikâyeye göre; Mona Lisa resmin yapıldığı dönemde genç kadınların geçirdiği, kaş,kirpik dökülmesine sebep olan bir hastalık yaygındı. Mona Lisa Adının Anlamı Mona Lisa, Madonna Lisa'nın kısaltması olarak biliniyor. Tablonun isminin nasıl kullanıldığına dair de birçok rivayet var. Kimileri Leydim Lisa olarak çevirirken kimisi Benim Kadınım Lisa olarak kullanıyor. Yeni doğum yapmış bir kadın tebessümü Amsterdam ve Illinois Üniversitesi uzmanları tarafından geliştirilen ''duygu tanımla programı'' ile Mona Lisa; %83 mutlu, %6 korku içerisinde, %9 tiksinti duyuyor, %1 ise öfkeli. Kanadalı bilim adamları tarafından, renkli lazer cihazlarla yapılan bir tarama ile gülümsemesindeki sır, yeni doğum yapmış kadın gülümsemesiymiş. 2- Dianna Dangel – Mutluluğun Resmi Abidin Dino olarak bilinen bu eser küçük yaşlardan bu yana resim sanatına olan ilgisi Dianne Dengel tarafından çizilmiştir. İçimizi ısıtan bu tablonun hikâyesi şöyledir. Ekonomik olanakları iyi olmayan bir ailede büyür ve ucuz boyalar ile resim hayatına başlar. Elindekilerle mutlu olmayı o yaşlarda öğrenen Dianne'nin yaşamı eserlerinin ilham kaynağı olacaktır. 3- Osman Hamdi Bey – Kaplumbağa Terbiyecisi Dünyadaki terbiye edilmesi en zor hayvanlardan biri kaplumbağa olduğunu biliyor muydunuz? Osmanlı'nın ünlü ve aykırı ressamlarından olan Osman Hamdi Bey'in bu eserinin bir de ikizi var. Hamdi Bey, birçok oryantalist ressam gibi beğendiği tabloyu bir kez daha çizmiştir. Bu eserinde Osmanlı'daki bürokrasinin ne kadar ağır işlediğini anlatmaya çalışır. Dolayısıyla eserin ana teması toplum ve yönetim eleştirisi olmuştur. Eserin günümüzdeki değeri 15 milyon TL'dir ve Pera Müzesinde sergilenmektedir. Tablo bize ne anlatıyor? Tabloda gördüğümüz erkek figürü Osman Hamdi Bey'dir. Üzerinde derviş kaftanı olan, sakallı, kambur yaşlı bir adam bir adam bakımsız bir odada, marul yiyen kaplumbağalara bakarken görürüz. Bu adamın yaşlı fakat aynı zamanda yorgun bir görüntüsü vardır. Sırtında bir nakkare, ellerini arkasında kavuşturmuş, bir neyi tutuyor. Nekkare Mevlevî musikisinin temel çalgılarından birisidir. Ney ise Mevlânâ'nın Mesnevi'nin başında geçen denli bir müzik aletidir "Dinle ki, neyden şikâyet ediyor; ayrılıkları hikâye ediyor..." Ney huzurdur, sabırdır... Zeminde ise toplamda beş kaplumbağa var ve kaplumbağaları, nakkare çalarak ve ney üfleyerek terbiye etmeye çalıştığını görüyoruz. Neden kaplumbağalar? Lâle Devrindeki Sadabad eğlenceleri sırasında, hava karardıktan sonra sırtlarına mum dikilerek serbest bırakılan kaplumbağalar olduğu öne sürülmüştür. Sarayda birçok görevde bulunan Osman Hamdi Bey, tabloda kendini terbiyeci, kendi sorumluluklarına göre, kendisine uyum gösteremeyen astlarını ise marula ulaşmaya çalışan kaplumbağalar olarak göstererek, onları hicvetmektedir. 4- Michelangelo Buonarroti – Âdem'in Yaratılışı " Başkalarını öldüren şeyler beni yaşatıyor. " 4 yıl boyunca tek başına boyadı Rönesans'ın ünlü ressamı Michelangelo tarafından Sistine Şapeli'nin tavanına yaptığı bir freskte yer olan bu eserde olan Âdem'in Yaratılışında birbirine bir parmak yakın ama bir o kadar da uzaklıkta ayrı düşen Âdem ve Tanrıyı konu alır. Tanrının yüzü olarak, Michelangelo'nun kendi yüzünü çizdiği söylenmektedir. Bir diğer görüşe göre reform ve Rönesans'tan sonra insanın tanrıya yabancılaşması resmedilmiştir. Fark edilmeyen detay Hristiyan olan Michelangelo anatomik bilgisi ile inancına göre beynin orta kısmına Tanrıyı yerleştirmiş. Bu eser hakkında söylenen Tanrı'nın ilk insan Âdem'e hayat vermesini betimlediğidir. 5- Edward Munch – Çığlık " Verebileceğim tek şey tablolarım, onlar olmadan ben bir hiçim." "Bir gün iki arkadaşımla yolda yürüyordum ve güneş batmak üzereydi. Birden gökyüzü kan kırmızı oluverdi. Durup köprünün demirlerine yaslandım. Konuşamayacak kadar yorgun hissettim o an. Kırmızının tonları mavi ve siyah karışımı fiyordu dolduruyordu. Arkadaşlarım yürümeye devam ettiler, ancak ben olduğum yerde kalakaldım. O anda doğanın inanılmaz bir sesle çığlık attığını duydum." Norveçli ressam Edvard Munch, bu resmi ilk kez 1893 yılında çizdiği eserde psikolojik acıyı çağrıştırdığı yadsınamaz bir hakikattir. Munch'un insanın varoluşsal ızdıraplarını anlattığı eserde, sarı turuncu, kırmızı dolu bir gökyüzünün altında, hem kadına hem erkeğe benzeyen, gözleri fal taşı gibi açılmış, kan donduran bir çığlık patlatan bir insan tasviri görürüz. Trajik Bir Çocukluk Çocukken annesini ve ablasını veremden kaybetti. Eserlerindeki acı, hüzün ve ölümü teması buradan gelmekte olduğu düşünülüyor. 5 Farklı Çığlık Bu çığlıklar "doğanın çığlığını" duyduğunu ifade etmektedir. Ayrıca eser 119 milyon 922 bin 500 dolara satılarak müzayede yoluyla satılan en pahalı eser olarak tarihe geçmiştir. Tablo 1984 yılında çalındı Kış Olimpiyatları sırasına, Oslo'daki müzeden tabloyu çalan hırsızlar, "zayıf güvenlik önlemleriniz için teşekkürler" yazan bir not ile tabloyu çaldılar. 6- Salvador Dali – Belleğin Azmi Eriyen saatlerin sırrı 11 Mayıs 1904 yılında İspanya'da dünyaya galen Salvador Dali, ünlü tablosu eriyen cep saatlerini konu alarak modern sanatın ve gerçeküstücülüğün evrensel simgelerinden biri haline gelmiştir. Eriyen Saatler olarak bilinen bu eseri 27 yaşındayken resmin arka planında gözüken Port Lligat manzarası üzerinde çalışır. Bir gün dışarıda otururken Camambert peynirinin eridiğini fark eder ve bu görüntü üzerinde yoğunlaşır. Eriyen peynir Dali'de şiddetli sanrılara yol açarak ve bir buhrana düşer ve halüsinasyon yaşar. Yaşadığı halüsinasyon sayesinde de resimdeki eriyen saatleri tasarlamaya karar verir ve çizdiği manzara üzerinde çalışmalarına devam eder. Dali'nin birçok eserinde halüsinasyon ögeleri vardır. Eserde görülen canavara benzeyen figürün Salvador Dali olduğu iddia edilir. Gözünün kapalı olması yaşadığı halüsinasyon durumunu ifade ettiği söylenir. Sol alt köşede karıncalar ve eriyen saatin üzerinde bulunan sinek ise yok oluşu betimler. 7- Johannes Vermeer - İnci Küpeli Kız Vermeer ölüm tarihi 1675'ten yarısına kadar unutulmuşluğa terk edilen bu eserini, atmosferini ışık gölge tekniğiyle zamanda çizim için fotoğraf makinesinin ilk türlerinden biri olan "camera obscura"dan karanlık kutu yardım almıştır. Mükemmeliyetçilik tutku olan, Johannes Vermeer 43 yıllık yaşamında sadece 35 eser yaptığı biliniyor. Kimi zaman Kuzeyin Mona Lisa'sı ya da Hollandalı Mona Lisa olarak adlandırılan bu eser tek bir odak noktası ile tüm bakışları kendine çekebilmektedir. Küpenin Sırrı Tablonun en dikkat çekici detayı olan küpe, söylentilere göre ünlü ressamın eşinin olan bu inci küpe, aslında tablonun odak noktası. Okumak isteyenler için meşhur romanı İnci Küpeli Kız romanında, Tracy Chevalier'in, sanatsal bakış açısı ve duygusal uyanış üzerine kurduğu romanda, tarih ve kurmaca bir araya getirilmiştir. İzlemek isteyenler için meşhur filmi Yönetmen Peter Webber tarafından 2003 yılında yapılan İnci Küpeli Kız filmi ise aynı adlı romandan Olivia Hetreed tarafından uyarlanmıştır. 8- Frida Kahlo - İki Frida "Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın." ''İyileşmek mi?'' dedi Frida. ''Ama ben hasta değilim ki. Kırık döküğüm. Aynı şey değil, anlıyor musunuz?'' Dönemin en meşhur ressamlarından olan Kahlo , eserlerinde cesurca yansıtabildiği duygusallığı ile tüm dünyada dikkat çeken bir isim haline gelmiştir. Frida Kahlo deyince akla gelen ilk isim Diego Rivera'dır. Ona büyük bir tutku ile bağlı olan Frida aşkını şöyle betimler. "Senin çirkin olduğunu söyleyen annemden nefret ettim. Sana benim gibi bakamayan herkesten. Senin güzelliğini görememelerini anlayamadım hiç…" 1939 yılının Kasım ayında eşi Diego Rivera'dan boşandı. Bu dönemde yaptığı eserleri, derin ve çokça acı doluydu. Bu otoporte eserinde, el ele tutuşan iki Frida görüyoruz. Soldaki beyaz tenli, etekleri işlemeli beyaz bir gelinlik giymiş, Avrupa kültürlü bir kadın rolünde. Sağdaki ise bildiğimiz Meksika yerlisi Frida. Avrupalı Frida'nın kalbinden çıkan damar buradan uzanıp Meksikalı Frida'nın kalbine, oradan da Frida'nın elinde duran küçük bir aksesuara bağlanmıştır. Bu aksesuarın üzerinde Diego'nun çocukluk resmi vardır. Frida Diego'yu hem kocası hem çocuğu gibi gördüğünü anlatmak istemiştir. Meksika Modern Sanatlar Müzesi'nde sergilenen Frida'nın elinde tuttuğu muska, Frida Kahlo Müzesi'nde saklanmaktadır. 9- - Grant Wood - Amerikan Gotiği Bugüne kadar en çok paradisi yapılmış olan bu tabloya baktığımızda kapıldığınız ilk his bu insanların karı koca olduğudur. Ancak Wood, bu ikili evli bir çift değil de baba-kız olduğunu belirtti. Figürleri incelediğimizde çiftçi sert bakışlara ve öfkeli bir ifadeye sahipken kadının ise bakışlarında endişe görülüyor. Adamın elindeki tırmık zor koşullar altındaki işçiliği, kadının arkasındaki çiçekler de evcilliği ve hizmetçiliği anlatır. Bu resimde amaç aslında arkadaki evi resmetmektir. Genel mimarisi çok hoşuna gitmiştir. Sonra o evde yaşayacak, mutlu insanlar resmetmeye karar vermiş ve çiftçi aile olarak, bayan figürü kardeşi, erkek figüründe ise dişçisini kullanmıştır. Bu kadar popüler yapan ne? Eserin sahibi Wood, anti-modern bir akım olan Rejyonalist akımının temsilcilerindendir. Eserde bu yüzden büyük şehirler yerine kırsal kesimlerdeki küçük köylere sahip modası geçmiş bir Amerika'yı yansıtıyordu. 10- Pablo Picasso – Guernica Kübizmin en önemli temsilcilerinden olan Picasso'ya göre sanatçı, insanlığın yok edilme tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı bir savaşa kayıtsız kalamazdı. Bu yüzden bir şekilde savaşın yıkıcılığına eserinde yer vermeliydi. Ve bunun üzerine en ünlü eserlerinden biri olan bu eseri çizdi. Eserin içinde yer kalan insanlar hayvanlar ve figürler karmaşık ve çarpıcı bir şekilde çizilmiştir. Her bir karede farklı olayın yansıtıldığı Guernica, geometrik ve tablo olarak görülürken, yağlıboyayla yapılmış olmasına rağmen siyah, beyaz ve gri renkleri kullanan Guernica, gazete fotoğraflarına benzer bir hava yakalayarak ve savaşın sebep olduğu cansızlığı vermek istemiştir. Yasaklandı Eser, Franco hükümetinin iktidarda olduğu sürece resmin İspanya'ya girmesi yasaklandı. Hatta Alman bir subayın Picasso'ya "Bu resmi siz mi yaptınız?" sorusu üzerine, Picasso "Hayır siz yaptınız" demesi önemli bir gönderme olmuştur. Picasso tabloyu İspanya'ya hediye etmiş olsa da yaşadığı sürece yasaktan dolayı Guernica, İspanya'ya girememiştir.
Ünlü Mucitler ve BuluşlarıMucitler yaratıcı düşünceleri ile insan hayatını kolaylaştıran birçok ürün çıkartmıştır. Bu buluşların bazıları ünlü olmuştur ve mucitlerini de ünlü yapmıştır. Bu içeriğimizde sizler için dünyaca ünlü mucitleri ve buluş yapan bilim insanlarını hayatımıza dokunan ünlü mucitler ve mucitlerin hayatı;1. Archimedes2200 yıl önce İtalya'nın Sicilya adasında yaşamış olan Arşimet, birçok alanda çalışmalarda bulunmuştur. Bu alanlar; matematik, fizik, astronomi, felsefe ve mühendisliktir. Matematiksel ve geometrik hesaplamalar, formüller geliştiren Arşimet, makaralar, vidalar ve kaldıraçlar yapmıştır. Arşimet, maddelerin yoğunluklarına göre suyun üzerinde kaldığını ya da battığını ispatladı ve suyun kaldırma kuvvetini buldu. Bunu bulmasındaki sebep kralın sipariş ettiği tacın gümüşten yapıldığından şüphelenmesi üzerine Arşimet'in Galileo GalileiGalileo 17-18 yaşlarındayken icatlara başlamıştır. Aristo'nun hafif nesnelerin daha yavaş düştüğü fikrini çökertmiş ve ısıyı ölçmek için basit bir termometre icat etmiştir. Ordu ve gemiciler tarafından kullanılan bir kumpas geliştirdi. Uzayı gözlemlemek için bir teleskop geliştirdi ve ayın yüzeyini, Jüpiter'in uydularını keşfetti. Kilise Galileo'nun Dünya'nın Güneş'in etrafında döndüğü görüşünü ancak 1992 yılında kabul Thomas EdisonEdison aslında ampul değil, daha uzun süre kullanılabilen ampul üretmiştir. Binin üzerinde patente sahip olduğu ürünleri aslında kendisi üretmemiş, geliştirmiştir. Edison'un en bilinen icatları, ses kaydetmeye yarayan fonograf ile hareketli görüntü Alexander Graham BellTelefonu buluşu, doğuştan işitme engelli olan annesinin problemine çözüm bulabilmek için yaptığı deneyler sayesinde gerçekleşmiştir. Bell, aynı zamanda metallerin yerinin saptanması için kullanılan metal dedektörü bulmuştur. Uçuş ve hidrolik konularında da çalışmalar Nikola TeslaElektrik konusunda Edison'dan daha çok icat yapmasına rağmen onun kadar popüler bir mucit değildi. Günümüzde kullanılan şehir elektrik akımının mucididir. Uzaktan kumanda, radar, robot yapımı, nükleer fizik ve balistik üzerine çalışmalar ve icatlar yapan Tesla, elektromanyetik konusunda da çalışmalar yapmıştır.6. Wright Kardeşlerİnsanların da uçabileceğini gösteren Amerikalı Wright Kardeşler, ilk motorlu uçağı başarıyla tasarlamış ve üretmişlerdir. Şüphesiz insanlık tarihinin en önemli buluşlarından Johannes GutenbergBugün "Batı Medeniyeti"nden söz ediyorsak bunda belki de en büyük pay matbaayı geliştiren Alman mucit Johannes Gutenberg'e aittir. Geliştirdiği hareketli baskı makinesi ile kitapların hızla basılmasının ve yayılmasının önünü açmıştır. Modern dönemin en önemli buluşlarından biri olarak kabul edilen çalışmasıyla Reform Hareketleri'nden, bilimsel devrimlere doğrudan ya da dolaylı olarak kaynaklık Sir Tim Berners LeeSir Tim Berners Lee, Gutenberg'in yarattığı bilgi devriminin bir benzerini ortaya çıkardı. "Word wide web"i yani interneti geliştirip, milyarlarca dolar kazanabilecekken, bunu insanlığın hizmetine ücretsiz sunan İngiliz bilgisayar bilimci Tim Berners Lee, 2003 yılında insanlığa katkılarından dolayı "sir" ünvanını Leonardo Da VinciTarihin gördüğü en büyük zekalardan biri olan Da Vinci'nin icatları kendi zamanında hem maddi hem de teknik nedenlerle gerçekleşmese de not defterlerinden görüldüğü üzere zamanının çok ötesindedir. Ancak icatların kendi çağında uygulanamamış olması tarihi etkilerini Henry FordEdison'un şirketinde baş mühendisliğe kadar yükselen Amerikalı mühendis Henry Ford, yakıt motorları üzerine çalıştı. Daha sonra kendi şirketin, kuran Ford'un ürettiği araba Amerika yollarında kendini gösterdi. Ford'un fabrikasında geliştirdiği yürüyen üretim bandı, verimliliği öylesine geliştirdi ki, bütün sanayi anlayışını Steve JobsDünya'nın en değerli şirketi Apple'ın kurucu ortağı ve CEO'su olan Amerikalı mucit Steve Jobs, inişli çıkışlı bir kariyere sahip olmakla beraber, şirketin piyasaya sürdüğü ürünlerle önemli başarılar Louis PasteurAşı yönetimini geliştiren ve kuduz aşısını bulan Fransız mikrobiyolog, kimyager ve mucit olan Louis Pasteur, yaşadığı çağda bir kahraman olarak görülmüş ve hastalıklarla mücadelede önemli bir pay sahibi çılgınlık gerektirir. Tarihteki en çılgın 10 bilim insanı isimli içeriğimize buraya tıklayarak Larry Page-Sergey BrinGoogle, Kaliforniya'daki Stanford Üniversitesi'nde doktora öğrencileri olan Larry Page ve Sergey Brin'in araştırma projesiyle başladı. İkili tarafından geliştirilen arama motoru Google hem internet alanında hem de ticari ve sosyal alanda büyük değişikliklere yol Bill GatesAmerikalı yazılımcı ve iş adamı Bill Gates, geliştirdiği yazılımlarla hem dünyanın en zengin kişisi unvanını almış hem de günümüz teknoloji ve iş dünyasını derinden etkilemiştir.
Alıntı johnnyx94 adlı kullanıcıdan alıntı Geometri ile ilgili yabancı bilim adamlarının, çok kapsamlı olmayan hayatları, ve yaptıkları işler nelerdir? Lütfeen çok acilll. Cartan 1869 - 1951 Bir Fransız matematikçisi olan Elie Cartan, 1869 tarihinde Dolomieu' da doğdu. 1912 yılında Sorbonne'da profesörlüğe yükseltildi. 1924 tarihinden 1940 yılına kadar yüksek geometri dersleri verdi. Çalışmalarının çoğu gruplar kuramının incelenmesi ve uygulaması yönündedir. Sürekli ve sonsuz grupların yapısıyla ilgili kuramı ve yeni evrenler düşünülmesine yol açan genelleştirmeler ve uzaylar kuramını kurdu. 1922 yılında ortaya attığı, hiç eğrilik göstermeyen tamamen paralel bir uzay kavramı, en önemli buluşlarından sayılır. Cartan'ın bu çalışmalarından haberi olmayan Einstein, 1828 yılında aynı gerçekleri yeniden buldu. Çok sayıda yayını ve kitapları olan Cartan, 1951 yılında Paris'te öldü. René DescartesRené Descartes Röne Dekart okunur 31 Mart 1596-11 Şubat 1650 Fransız matematikçi, bilimadamı ve yılında La Haye şimdi Descartes, Touraine, Fransa’da doğan ünlü düşünür, eğitimini Anjou’da bulunan bir Cizvit kolejinde gördü. Sağlık bakımından zayıf olan Descartes, özellikle çocukluğunda sık sık hastalıklarla boğuştu. 1616 yılında Poitiers üniversitesinden hukuk diplomasını aldı. Gençlik yıllarında çeşitli dönemlerde orduda hizmette bulundu. Bu hizmetlerin dışında Avrupa’nın bir çok ülkesine yolculuklar yapıp, çeşitli şehirlerde yaşadıktan sonra 1628 yılında Fransa’ya geri döndü ve felsefe ve optik üzerine değişik deneyler yaptı. Aynı yıl Hollanda’ya yerleşti. Hayatı boyunca sabahları geç kalkma alışkanlığı oldu. 1649 yılında, zamanın İsveç Kraliçesi Christina’nın davetiyle Stockholm’a yerleşti ve burada kraliçeye dersler vermeye başladı. Kraliçenin isteğiyle, filozofun uyanık olmaya alışık olmadığı kadar erken bir saat olan, sabah beşte yapılan dersler ve ülkenin soğuk iklimi yüzünden Descartes, İsveç’e gelişinin bir kaç ay ardından 11 Şubat 1650′de zatüreden dolayı yaşamını bilime ve matematiğe önemli katkılarda bulunmuştur. Optikte yansımanın temel kanununu bulmuştur; geliş açısı gidiş açısına eşittir. Matematiğe olan en büyük katkısı ise analitik geometri üzerine olmuştur. Cebirin geometriye uygulanması üzerine çalışmıştır. Kartezyen Geometri ifadesini ortaya atmıştır. Eğrileri onları üreten denklemlere göre sınıflandırmıştır. Alfabenin son harflerini bilinmeyen çokluklar için, ilk harflerini de bilinen çokluklar için felsefe tarihindeki önemi, kilise odaklı orta çağ felsefesini içinde bulunduğu darboğazdan çıkarıp Yeni Çağ’a taşımasından kaynaklanmaktadır. Descartes’ın çalışmaları “Akılcılık” akımının doğmasına yol Spinoza ve Leibniz olmak üzere eserleri pek çok önemli filozofu görüşleri, başta “Düşünüyorum öyleyse varım” çıkarımı olmak üzere, günümüzde de halen pek çok eserde alıntı olarak kendinden sonraki bütün filozofları etkilemiştir. 17 ve 18. yüzyıllarda Descartes’in etkisi kolayca görülebilir. Locke, Hume, Leibniz ve Kant; Descartes’in düşüncesine yanıt vermeye bakımdan modern felsefenin babası cebirin geometriye uygulanmasından oluşan yeni bir kod buldu. Bu kol, analitik geometri ya da koordinat geometrisi olarak çeşitli adlar altında bilinir. Descartes, aynı zamanda, diyagramı da buldu. Bir diyagram üzerinde yer alan herkesin bildiği o iki çizgi onun adını taşımaktadır. Bunlara Kartezyen koordinatlar denir; Kartezyen de, Descartes adından türetilmiş bir sıfattır. Matematiğin apaçık ve tümüyle güvenilir kesinlikleri Descartes’i heyecanlandırmaktaydı. Böylece, matematiğe kesinliğini veren şeyin, bilginin öteki alanlarına uygulanıp uygulanamayacağını düşünmeye başladı. Eğer bu mümkün olabilirse, hiçbir şeyin kesin olarak bilinemeyeceğini savunan şüphecileri kolayca çürütebilecek bir şey olacaktı elimizde. Fakat, bundan da önemlisi, modern anlamıyla bilimin üzerinde inşa edilebileceği dünya hakkında kesin bilgi elde etmenin bir yöntemine matematiğin, kesinliğini şu bir dizi nedene borçlu olduğunu sonucuna vardı. Matematik tanıtlamalar, son derece basit az sayıda öncülden başlamaktaydı; bu basitlik, iki nokta arasındaki en kısa mesafe düz bir çizgidir önermesinde olduğu gibi o denli temel ve apaçıktı ki onlardan şüphe etmek olanaksızdı. Daha sonra, her seferinde mantıksal bir adım atılarak bu tanıtlamalardan tümdengelimsel biçimde ilerlenirdi. Her adım, yanlışlanamaz, çok basit ve yine kesindi. Daha sonra, –ki bu matematiğin büyüsüne kapılmış herkesi kendinden geçiren bir şeydir – her biri basit ve apaçık olan öncüllerden yine her biri basit ve apaçık olan mantıksal adımlarla ilerlerken, ne basit ne de apaçık olan sonuçlara vardığınızı fark edersiniz Önünüzde öngörülmemiş buluşlarla dolu bir dünya açılmaya başlar. Bu buluşların çoğu şaşırtıcıdır ve uygulamada büyük yararları vardır; ayrıca hepsinin doğruluğuna güvenilebilir. İnsana, keşfedilmeyi bekleyen bu dünyanın bir sonu yokmuş gibi gelir. Descartes’in yaptığı gibi, matematikçiler beklenmedik yeni yollar açmışlar bu yöntemi matematiksel olmayan bilgilere tastamam uygulamak mümkün müdür, diye sorar Descartes. Matematiğin dışında doğruluğundan şüphe edilemez önermeler bulabilirsek, onları, tümdengelimsel kanıtlamalarda öncül olarak kullanabiliriz; bu durumda, onlardan mantıksal olarak çıkarsadığımız herşey doğru olmak zorundadır. Bu bize, bilgi yolunda buluşlarına yüzde yüz güvenebileceğimiz yöntemsel bir temel sağlayacaktır. Fakat, böyle öncüller var mıdır? Yoksa, matematik ve mantık dışında, kesin olarak bilebileceğimiz bir şey yok mudur? Bu tür kesin öncüller arayışında Descartes üç evreden geçti. İlkin, doğrudan ve dolaysız deneyi önüne koydu. Çıplak gözle kilise kulesine ya da bir bölümü suya batmış şu ağaca baktığımda, elbette duyularımın dolaysız tanıklığına güvenebilirim. Ama heyhat! Araştırma sırasında, doğrudan gözlemin bizi sık sık yanılttığı ortaya çıkmaktadır. Gündüz altın gibi parlayan, günbatımında kızıllaşan şu kilise kulesi, diğer zamanlarda gri görünmektedir. Suya girdiği noktada eğik görünen şu dalın, sudan çıkartıldığında düz olduğu görülüyor. Dolayısıyla, onlara ne kadar doğrudan baksam da, aklım ne kadar uyanık ve tetikte olsa da, gerçekte şeylerin bize göründüğü gibi olduklarından asla emin olamayız. Zihin ve Beden Descartes zihin’ fransızca esprit, Latince mens ya da ruh’ Fransızca ame, Latince anima terimini bilinçli, düşünen ben’e işaret etmek için Üzerine Konuşma belirttiği gibi AT VI 330 CSM I 127 “sayesinde benim ben olduğum bu Ben’ “. Daha sonra, Meditasyonlarda bu kavrayışı daha tam hale getirir İkinci Meditasyon’da Öyleyse ben neyim?’ diye sorar ve yanıt verir “Ben kati anlamıyla yalnızca düşünen bir şeyim res cognitans, yani ben bir zihin veya zekâ veya akıl veya ratioyum* mens, sive animus, sive intellectus, sive ratio, AT VII 27 CSM II 18. Daha sonra, düşüncenin’ tanımı iradi ve akli faaliyetleri içerecek şekilde genişletilir “Öyleyse ben neyim? Düşünen bir şey Bu şey nedir? Kuşku duyan, idrak eden, evetleyen, redde den, isteyen ve istemeyen bir şey …” AT VII 28 CSM II 19 bu pasajda, imgeleme ve duyusal algıya sahip olma düşünen bir şeyin’ yaptıklarının listesine eklenir, ancak bu son iki yeti daha sonra, Altıncı Meditasyon da kendilerine ait özel bir kategoride incelenmeyi ele alınmayı gerektirir hale gelir; Descartes’ın “düşünce” genel yaftası altında sınıflandırdığı akli ve iradi faaliyetler hakkında Meditasyonlar ın sonunda ortaya çıkacak merkezi olgu bunların cisimden tamamıyla ayrı bir töze ait olduklarıdır. “Bir yandan, yalnızca düşünen, uzama sahip olmayan bir şey olduğum denli, kendimin açık ve seçik bir ideasına sahibim; ve diğer yandan yalnızca uzama sahip, düşünmeyen bir şey olduğu denli, açık ve seçik bir cisim ideasına sahibim” Altıncı Meditasyon, AT VII 78 CSM Ii 54;SELMAN AKBULUT Prof. Dr. Selman Akbulut, 1971 yılında California Üniversitesi Berkeley Matematik Bölümü'nden mezun olmuştur. Prof. Dr. Akbulut, 1975 yılında aynı üniversitede doktora eğitimini tamamlayarak, 1976 yılında Wisconsin Üniversitesi'nde yardımcı doçent olarak göreve başlamıştır. 1978 - 1980 yılları arasında Rutgens Üniversitesi'nde, 1980 - 1981 yıllarında Michigan State Üniversitesi'nde Yardımcı Doçent; 1983 - 1986 yılları arasında aynı üniversitede Doçent olarak çalışmalarda bulunan Prof. Dr. Akbulut 1986 yılında profesörlüğe yükselmiştir ve halen Michigan State Üniversitesi'nde görev yapmaktadır. Prof. Dr. Akbulut, 1975 - 1976, 1980 - 1981 yıllarında Advanced Study Institute'da, 1982 - 1983 yıllarında Max - Planck Enstitüsü ve 1984 - 1985 yıllarında California Üniversitesi, Mathematical Sciences Research Institute'de çalışmalarda bulunmuştur. Prof. Dr. Akbulut, Türk Matematik Derneği, Amerikan Matematik Derneği ve Doğa - Türk Matematik Dergisi Editörler Kurulu'na üyedir. Prof. Dr. Selman Akbulut'un Uluslararası Science Citation Index'ce taranan hakemli dergilerde çıkmış 29 yayını vardır ve bu yayınlara 1991 yılı sonu itibariyle 239 atıf LÜTFİ ? - 1495 15. yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet ve II. Beyazıd dönemlerinde yaşamış meşhur matematikçilerdendir. Sinan Paşa’nın ve Ali Kuşçu’nun talebesi olmuş, Ali Kuşçu’dan öğrendiği matematik bilgilerini Sinan Paşa’ya aktarmıştır. Böylece Sinan Paşa, onun vasıtasıyla matematik öğrenmiştir. Sinan Paşa’nın tavsiyesiyle, Fatih, Molla Lütfi’yi, özel kütüphanesinin müdürlüğüne getirmiştir. Molla Lütfi, bu sayede pek çok değerli kitaptan değişik bilimleri öğrenme fırsatına sahip olmuştur. Sinan Paşa, Fatih tarafından Sivrihisar’a sürülünce, Molla Lütfi de hocası ile birlikte gitmiş, Sultan II. Beyazıd’ın tahta çıkmasının ardından hocasıyla birlikte İstanbul’a dönmüştür. Önce Bursa’daki Yıldırım Beyazıd Medresesi’nde, sonra Filibe’de ve Edirne’de medrese hocalığı Lütfi, çevresindeki devlet erkanına ve bilginlere latife yaparak onları eleştirdiğinden, çoğu kimse tarafından sevilmezdi. Fatih Sultan Mehmet’le bile iki arkadaş gibi şakalaşırdı. Kendisini çekemeyen bazı kimselerin, dinsizlik suçlamaları nedeniyle kovuşturmaya uğradı ve Sultan Beyazıd döneminde idam edildi. Ölümü üzerine pek çok kimse yas tutmuş, tarihler düşmüş ve şehit Lütfi’nin, çoğu Arapça olan eserleri 17. yüzyıla kadar elden düşmemiştir. Taz’ifü’l-Mezbah Sunak Taşının İki Katının Bulunması Hakkında adlı kitabı iki bölümden oluşur. Birinci bölümde kare ve küp tarifleri, çizgilerin ve yüzeylerin çarpımı ve iki kat yapılması gibi geometri konuları ele alınmıştır. İkinci bölümde ise meşhur Delos problemi incelenmiştir. Molla Lütfi’nin, bu problemi, İzmir’li Theon’un eserinden öğrendiği anlaşılmaktadır. İzmir’li Theon, İskenderiye kütüphanesinin müdürü Eratosthenes’e atıfla, Delos adasında büyük bir veba salgını çıkınca, ahalinin, Apollon rahibine müracaat ederek bu salgının geçmesi için ne yapmak gerektiğini sorduklarında, rahibin tapınaktaki sunak taşını iki katına çıkarmalarını tavsiye ettiğini, böylece kolaylıkla çözülemeyecek bir matematik problemi ortaya çıkmış olduğunu yazar. Mimarlar bu işi başaramıyınca, Platon’un yardımını isterler. Platon, rahibin sunak taşına ihtiyacı olduğundan değil, Yunanlılara matematiği ihmal ettiklerini ve küçümsediklerini söyleme maksadında olduğunu bildirdikten sonra, problemlerin orta orantı ile çözüleceğini ifade etmiştir. Molla Lütfi, işte bu hikayeye dayanarak eserini yazmıştır. Kitabında, küpün iki kat yapılmasının, yanına başka bir küp ilave etmek demek olmayıp, onu sekiz defa büyütmek demek olduğunu açıklar. Molla Lütfi Mevzuatü’l Ulüm Bilimlerin Konuları adlı eserinde de yüz kadar bilimi tasnif etmiştir. ULUĞ BEY 1393 - 1449 Türk matematikçilerinden birisi olan Uluğ Bey, Timur’un erkek torunlarından hükümdar olanlardan birinin oğludur. Asıl adı Mehmet’tir. Fakat o, daha çok Uluğ Bey adı ile ünlü olmuştur. 1393 yılında Sultaniye kentinde doğmuştur. Timur’un öldüğü sıralarda Uluğ Bey Semerkant’ta bulunuyordu. Semerkant ve Maveraünnehir, Mirza Halil Sultan’ın saldırısı ve işgali üzerine babasının yanına gitmek zorunda kalmıştır. Babası buraları yeniden yönetimine alarak on altı yaşında olan Uluğ Bey’e yönetimini bırakmıştır. Uluğ Bey, bu tarihten sonra, hem hükümeti yönetmiş ve hem de öğrenimine devam Bey, bilgin ve olgun bir padişahtı. Boş zamanını kitap okumak ve bilginlerle ilmi konular üzerinde konuşmakla geçirirdi. Tüm bilginleri yöresinde toplamıştı. Uluğ Bey, dikkatlice okuduğu kitabı kelimesi kelimesine hatırında tutacak kadar belleği vardı. Matematik ve astronomi bilgileri oldukça ileri düzeydeydi. Bir söylentiye göre, kendi falına bakarak, oğlu Abdüllatif tarafından öldürüleceğini görmüş ve bunun üzerine oğlunu kendisinden uzak tutmayı uygun görmüştür. Baba ile oğlu arasındaki bu soğukluk, Uluğ Bey’in küçük oğluna karşı olan yakınlığı ile daha da şiddetlenmiş ve sonunda Uluğ Bey’in korktuğu başına Bey, Semerkant’ta bir medrese ve bir de rasathane yaptırmıştır. Kadı Zade bu medreseye başkanlık etmiştir. Rasathane için yörede bulunan tüm mühendis, alim ve ustaları Semerkant’a çağırmıştır. Kendisi için de bu rasathanede bir oda yaptırarak tüm duvar ve tavanları gök cisimlerinin manzaralarıyla ve resimleriyle süsletmişti. Rasathanenin yapım ve rasat aletleri için hiç bir harcamadan kaçınmamıştır. Bu gözlemevinde yapılan gözlemler, ancak on iki yılda yönetimini Kadı Zade ile Cemşide vermiştir. Cemşid, gözlemlere başlandığı sırada ve Kadı Zade de gözlemler bitmeden ölmüştür. Gözlemevinin tüm işleri o zaman genç olan Ali Kuşçuya kalmıştır. Bu gözlem üzerine Uluğ Bey, ünlü Zeycini düzenlemiş ve bitirmiştir. Zeyç Kürkani veya Zeyç Cedit Sultani adı verilen bu eser, birkaç yüzyıl doğuda ve batıda faydalanılacak bir eser olmuştur. Zeyç Kürkani bazı kimseler tarafından açıklanmış ve Zeyç’in iki makalesi 1650 yılında Londra’da ilk olarak basılmıştır. Avrupa dillerinin birçoğuna, çevrilmiştir. 1839 yılında cetvelleri Fransızca tercümeleriyle birlikte, asıl eser de 1846 yılında aynen Kürkani’nin asıl kopyalarından biri Irak ve İran savaşlarından sonra Türkiye’ye getirilmiş ve halen Ayasofya kütüphanesindedir. Bir hile ile oğlu Abdüllatif tarafından 1449 yılında - Antik dönemin ünlü filozofudur. Ataları Fenikelilerdir. Son kaynaklar, 625 yılında Milletos'ta doğup, 545'te öldüğünü kabul eder. Yaşadığı yıllarda; geniş bir araştırma, inceleme, düşünme ve mühendislik yeteneği ile ilginç bir ticari zekası sonucu üne kavuşmuştur. Miletos Okulu' nun korucusudur. THALES zamanımıza kadar intikal eden yazılı bir eser bırakmamıştır. Düşünceleri öğrencileri yoluyla zamanımıza kadar intikal etmiştir. THALES, ARİSTO' nun 384,322 eserlerine atfen, fizik ve doğal felsefenin, EUDEME' nin Aristo'nun öğrencisi, eserlerine atfen de astronomi ve matematiğin kurucusu kabul edilir. Bu tür görüşler, konu ile ilgili yayınlarda her geçen yıl hızla yaygınlaşmıştır. Netice itibariyle de THALES' e mümtaziyet ve ebedilik vasıfları verilmiştir. THALES' in astronomide kurucu addedilmesine ve üne kavuşmasına sebep olan olaylardan birisi şudur. Atina'da 28 Mayıs 585 tarihinde görülebilecek Güneş tutulma olayını, tutulmanın vukuundan önce haber vermiş olmasıdır. Thales' e büyük ün kazandıran bu olay Babilleler tarafından bilinmekte idi. Burada önemli olan, tutulma olayının kendisi değil, haber verenin bu bilgiyi aldığı kaynaktır. Gerçekte THALES' in bu bilgiyi eski Mısır ve Mezopotamya' dan elde ettiğinde bütün kaynaklar birleşmektedir. Matematikte kurucu addedilmesine sebep olan bilgileri de şunlardı. Bir dairenin içine üçgen çizme probleminin çözümü. cisimlerin piramitlerin gölgesi yardımıyla yüksekliğinin hesabını. üçgenlerin kenarları ile ilgili bağıntılar ters açıların eşitliği konusu, küresel üçgenlerin bazı özellikleri eşkenar üçgenlerin taban açılarının eşitliği teoremi... Fizikte kurucu addedilmesine sebep olan bilgileri de şunlardır. Bazı cisimlerin demir üzerindeki çekim etkisi, Nil Nehri'nin taşmasının nedenlerinin açıklanması. THALES'e atfedilen ve bilimlerde kurucu unvanını almasına sebep olan bu bilgiler, THALES'ten 2000 yıl kadar önceleri Eski Mısırlılar ve Mezopotamyalılar tarafından bilinmekte idi. THALES, eski Mısır ve Babil'e yaptığı birçok seyahatleri sırasında, buralarda eski dönemlerin bilim ve tekniklerini dönemin bilginlerinden kahin, katip, rahip öğrenmiştir. Bu ilk medeniyetlerin, eski imparatorluk dönemlerinden öğrenmiş ve bu suretle Grek felsefesinin, geometri ve astronomisinin gelişmesine ilk çıkış noktası olarak temel kavramlar edinmiştir. Ülkemizde, diğer antik dönem bilginlerine olduğu gibi THALES' e mümtaziyet ve ebedilik verilmesine sebep, Batı' lı kaynakların yayınlarıdır. Değişik bir ifade ile bilgilerimizin noksan olduğu dönemlerin damgasını taşır. Bize göre THALES'in bilim tarihindeki yeri ile ilgili gerçekleri şu şekilde özetlemek mümkündür. THALES, ilk medeniyetlerin beşiği olan eski Mısır bölgesini uzun yıllar dolaşmıştır. Kaynaklardan bazıları. THALES'in Babil bölgesine kadar gittiğini yazar. THALES eski Mısır ve Mezopotamya' ya yaptığı bu geziler sırasında matematik, astronomi ve fiziğin temel bilgilerini öğrenerek Atina' ya döndü. Burada, elde ettiği bilgileri önce sistematize, bilahare de kanuniyet teori halinde ifade etmiştir. Bugün için "saçma" olan şu görüşler de THALES'e aittir "Yeryüzü, suyun üstündedir ve suyun üstünde tahta parçası gİbi durur, dalgalanır.", "Kehribar da cisimleri çektiği için ruha sahiptir." THALES' in doğa felsefesi ile ilgili görüşlerini, ayrı bir İhtisas dalı olması sonucu burada konu etmiyoruz Ancak şunu belirtelim. THALES, alemin yaratılışı ile ilgili bilgileri ortaya koyan Antik dönemin ilk bilginlerindendir. AHMET FERGANi 9. yüzyılın başlarında dünyaya geldiği kabul edilen ünlü matematik ve astronomi bilgini Ahmet Ferganî, çağının bilim ve kültür merkezlerinden olan Türkistan’ın Fergana bölgesindendir. Bilim ve kültür tarihimizin birinci elden kaynakları olan tezkireler biyografik eserlerde doğum tarihi ile ilgili bir bilgi bulunmamakla birlikte kendisi gibi bir astronom olan babasının adının Muhammed, dedesinin ise Kesir olduğu kayıtlıdır. Ahmet Ferganî, ilk öğrenimini ünlü bilginlerin yetiştiği Fergana’da yaptı ve büyük bir ihtimalle astronomi konusundaki bilgilerini babasından aldı. Belli bir seviyeye geldikten sonra da mevcut bilgilerine yeni bilgiler katmak amacıyla da, çağının bilim, kültür ve aynı zamanda halifelik merkezi olan Bağdat’a geldi. Ömrünün yarısına yakınını burada geçiren Ferganî, kısa sürede matematik ve astronomi konularındaki bilgisini Bağdat bilim çevresine kabul ettirip, bilimin gelişmesine olan katkılarıyla bilim tarihinde adlarından övgüyle bahsedilen Abbasi halifelerinden Me’mun ve el-mütevekkil döneminin en ünlü bilginleri arasına girdi. 861 yılında halife el-Mütevekkil tarafından Nil ırmağı kıyısında yapılan ölçüm işlerini yürütmesi için Mısır’a gönderilen Ferganî’nin, bundan sonraki yaşamı ve her ne kadar Prof. Dr. W. Barthold’un "İslam Medeniyeti Tarihi" adlı eserinde 861 tarihini gösteriyor ise de, ölüm tarihini PASCAL Fransız matematikçi, fizikçi ve yazar 1623 - 1662. Daha 16 yaşındayken konikler üzerine bir inceleme yazdı. 1642'de bir hesap makinası icat etti. Matematikle uğraşan babasıyla birlikte Paris Mersenne Akademisi'ne kabul göre rastlantı geometriye dökülebilir. O'nun olasılıklar hesabına yaklaşımı, Pascal üçgeni denen aritmetik üçgene dayanır. Pascal daha sonra sikloit üzerine incelemelere baş-ladı ve "Traité des sinus du quart du cercle" Çeyrek çemberin sinüleri üzerine inceleme adlı yapıtında Leibniz 'in de yararlanacağı karakteristik üçgeni buldu... 1653'ten itibaren matematik ve fizik üzerine çalışarak sıvıların kararsızlığı üzerine bir kitapçık yazar. Bu kitapçıkta Pascal'ın basınç kanunu açıklanır. Kendisi binom üçgeni üzerinde çalışan ilk matematikçi olmasa da bu konuda çalışması değişik gelişmelere ışık tutmuştur... GAUSS Alman astronomu, matematikçisi ve fizikçisidir. Daha çocukluğunda, erken gelişmiş zekası, matematiğe karşı zekasıyla sivrildi ve Brounseweig dükünün ilgisini çekti. Dük, okul masraflarını üzerine alarak O' nu Göttingen Üniversitesine gönderdi. Henüz 16 yaşındayken Herschel'in 1781 de keşfettiği Uranüs gezegeninin yörünge elemanlarını hesaplayarak, Yer'in bir noktasından yapılan ölçülerle, bu gezegenin yörünge elemanlarını bulmaya yarayan ve günümüzde hala kullanılan bir metot ortaya koydu. 1798 de Helmesdt'e yaptığı bir inceleme gezisinden sonra, Braunschweig'a döndü ve birkaç yıl içinde kendisini büyük matematikçiler sırasına koyacak bir seri çalışma raporu üzerine incelemeleri topladığı Disqvisitiones Arithmetice'de Aritmetik Araştırmalara 1805, eşitlikleri, ikinci dereceden şekilleri, serilerin yakınsaklığını ele aldı. Piazzi tarafından 1810 da, küçük gezen Cerez'in keşfinden sonra Gauss, çeşitli gökmekaniği araştırmaları yaptı, hayatının sonuna kadar bağlı kalacağı Göttingen rasathanesine müdür oldu 1807 .Theoria Motus Corporum Coelestium İn Sectionibus Conicis Solem Ambientium Konik kesitIi ? gökcisimlerinin güneş çevresindeki hareket kuramı 1808 adlı ünlü eserini yazd1. Legendre ile hemen aynı zamanda düşündüğü ve daha önce 1797 de yararlandığı ?- en küçük kareler metodundan 1821 başka, yanılmalar teorisi ve iki terimli denklemlerin çözümü için genel bir metot buldu; uygun-tasvir üzerine araştırmalar, yüzeylerin eğriliği ve Disqvisitiones Generales Carca Sperficien Curvas'ta eğri yüzeyler üzerine genel araştırmalar 1827 , ispat ettiği ünlü teoremi de yazmak gerekir. Bu teoreme göre, bükülebilen fakat uzatılamayan bir yüzeyin eğriliği, yani eğriliklerinin çarpımı ile Altona arasındaki meridyen yayının ölçülmesi sırasında 1821,1824, Gussu, geodezi çalışmalarında ışıklı işaretler verebilmek için, kendi adını taşıyan Helyotropu tasarladı. Optik alanında, eksene yakın ışık ışınları için düzenlenmiş merkezi optik sistemlerinin genel teorisini kurdu. Elektrikle özelIikle magnetizma ile ilgilendi, bu alanda magnetometreyi icat etti. Ve Resultate Aus Den Beabochtungen Des Manetischen Vereins Yer magnetizmasının genel kuramı 1839, adlı eserinde, magnetizmanın, matematik teorisini formülleştirdi. Suclides'ci olmayan hiperbolik geometrinin keşfinde, bu konuda hiç bir şey yayımlamamış olmakla birlikte, Gauss, Balyai ve Labocewsky'den önce çalışmalar yapmış ve başarı sağlamıştı. SALİH ZEKİ 1864 - 1921 XIX. yüzyılın ikinci yarısında yetişmiş, değerli eserler vererek, 57 yaşında hayata gözlerini kapamış, bir ilim ve fikir adamıdır. Salih Zeki Bey, 1864 yılında İstanbul’da doğmuştur. Ortaöğrenimini Darüşşafaka’da görmüş, yüksek öğrenimini Paris’te elektirk mühendisliği bölümünü bitirmiştir. Salih Zeki, Darüşşafaka ve Mühendis Mektebi’nde matematik ve fizik dersleri okutmuştur. Daha sonraki çalışmalarının tümünü üniversiteye vermiştir. Bugünkü gerçek üniversitenin kurucusu salih Zeki’dir. Türkiye’ye, matematik, fizik ve fen derslerini batılı yöntemleriyle ilk getiren odur. Birçok gazete ve dergide çıkan güzel yazılarıyla Türk gençliğini edebiyat kadar matematiğe yönelten ve matematiği sevdiren yine o olmuştur. Salih Zeki, aydın fenciler silsilesinin en dikkate değer son halkasıdır. İlk ve ortaöğrenimin ihtiyacı olan matematik, geometri, cebir, astronomi, trigonometri ve fizik kitaplarından başka binlerce sahifeyi bulan, yüksek seviyedeki Darülfünun ders kitapları yazmış; felsefi konularda telif-tercüme eserler bırakmış, bilim tarihi ile ilgili incelemeler yayınlamış, bizzat Mizan-ı Tefekkür adlı bir matematik kitabı yazmış, anıt bir eser olarak Kamus-ı Riyaziyat’ı hazırlayarak bunun ilk cildini yayınlamıştır. Ernst Zermelo 1891 - 1953 Bir Alman matematikçisi olan Ernst Zermelo, 1891 yılında Berlin’de doğdu. Özellikle, kümeler kuramının geliştirilmesinde çok katkılarda bulundu. 1904 yılında Zermelo aksiyomunu veya seçme aksiyomunu ortaya attı. Bu aksiyoma göre, verilen bir kümenin her alt kümesinde, tek ve belirli bir şekilde üstünlüğü bulunan bir öğe seçmek olanağı vardır. Her küme iyi sıralanabilir. Ancak bazı matematikçiler bunu kabul etmiş, bazıları da karşı çıkmıştır. Bu konudaki tartışmalar, matematiğin modern evriminde önemli yer tutar. İyi sıralama, yirminci yüzyılın başında oldukça ateşli tartışmalara konu olmuş ve bugün herkes tarafından kabul edilmiştir. Zermelo, 1953 yılında Freinburrg’da ölmüştür. Colin Maclaurin 1698 - 1746 İskoçya’lı bir matematikçi olan Colin Maclaurin, 1698 yılında Kilmodan’da doğdu. 1717 yılında Aberdeen’deki Marischal Kolejinde matematik dersleri verdi. Maclaurin, Newton’un en başarılı öğrencilerinden biriydi. Geometri, cebir ve sonsuz küçükler hesabıyla ilgili eserler verdi. 1719 yılında “Organik Geometri” adlı eseri yayınlandı. Bu eserde, konikler, üçüncü ve dördüncü dereceden eğriler incelendi. Eğriler ve maksimumları üzerine buluşlar yaptı. 1742 yılında yayınladığı kitapta, kendi adıyla anılan, formülü ve bazı fizik buluşları vardır. Maclaurin’i yaşatan ve çok kullanılan Maclaurin açılımı veya serisidir. 1746 yılında Edinburgh’ta öldüMatematik - ünlü bilim adamları ve buluşları
geometri bilim adamlarının ilginç hayat hikayeleri